• DOLAR 32.598
  • EURO 34.797
  • ALTIN 2496.163
  • ...

SİYASET GEMİSİ

Yerel seçimlere gidilirken gerek propaganda yöntemleri gerekse de vaatler açısından ipin ucunun kaçtığını düşünüyoruz.

Erdoğan ve Bahçeli seçimi “beka meselesi” haline getirirken, CHP’nin kimi adayları uçuk vaatlerde bulunmakta, HDP eski kodlarına yakın söylemlerde bulunmakta…

Ekrem İmamoğlu, yoksullukla mücadele programlarından söz ederken, kimi yerde eski defterleri karıştırarak rakibini ekarte etmeye çalışanlara da rastlıyoruz.

Durun yahu, ne yapıyorsunuz?

31 Mart 2019’da “yerel seçimler” yapılmakta, “yerel yöneticiler” yani Belediye Başkanları ve muhtarlar seçilmektedir.

Bu ne “Beka meselesi”dir ne de belediye başkanının “Yoksullukla mücadele” projelerinden söz edeceği bir seçimdir.

“Yerel sorunlarla” uğraşacak “yerel yöneticiler” için seçim yapılmaktadır.

O kadar!

***

Ortada iki ittifak var.

AK parti-MHP kendine “Cumhur ittifakı” adını seçerken, ana omurgasını CHP ve İYİ Partinin oluşturduğu blok ise “Millet ittifakı” adını seçmiştir.

Cumhur ittifakı aleni bir durumdayken, Millet ittifakı ek olarak SP ve HDP’ye dayanmaktadır.

Bunu herkes bilir; ama her nedense CHP ve İYİ parti kabul etmez.

“Her nedense” dediğimize bakmayın, nedenin HDP olduğunu herkes biliyor.

HDP bunu dile getiriyor; ama CHP kanadı Erdoğan’ın bunu kullanma ihtimalinden dolayı tedirgin. Kılıçdaroğlu, “Biz ittifakı tabanda yaptık” diyor ve teşkilata “dikkatli olun” mesajları gönderiyor; ama teşkilatlar yerel dinamikleri esas alıyor.

CHP Edremit adayı konusu konuşulurken ve CHP burada eski adayına kesin ihraç işlemi için disiplin mekanizmasını kullanmaya karar verirken bir anda gündeme başka bir açıklama düştü.

  CHP'li vekil Aysun Bankoğlu, PKK'lıların oylarına talip olduklarını söyledi.

Bu da “Cumhur ittifakı” tarafından kullanılacak ve CHP “terör” üzerinden vurulmaya çalışılacak.

O yüzden daha “ipin ucu” kaçmadan bir karar versin CHP yönetimi.

Ya HDP ve İYİ parti’den birini seçecek ya da ikisini bir çatı altında buluşturmak için daha çok çaba sarf edecek.

***

Devlet Bahçeli, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Taksim'de yapılan yürüyüş esnasında ezanın protesto edildiği iddiası üzerine bir açıklama yaptı: ''Bir grup Taksim'de ezan okunurken ıslık çalmış, yani ezandan rahatsız olmuş. Akıllarınca protesto etmişler, bu akılsızlık, densizlik, vandallık, arsızlıktır.''

Dikkatinizi çekiyor sanırım.

Erdoğan ve Bahçeli arasında rol kapma ve kibarlık yarışı söz konusu.

Erdoğan milliyetçi söylemlere başvururken, Bahçeli de dini konulara giriyor.

***

Kılıçdaroğlu da bu konuda şunları söyledi: “Bizi bir kavga ortamına çekmek istiyorlar. Özellikle partili arkadaşlarıma söylüyorum. Herkesin bundan kaçınması lazım. Tahriklere asla kapılmayacağız. Türkiye’nin derdi başkadır.”

Kılıçdaroğlu bu kez dikkatli.

“Elektrikler kesildi, ders çalışamadım” mazeretine sığınmaya niyeti yok.

Seçime ciddi biçimde odaklanmış ve tüm tahriklere rağmen toplara girmiyor.

Sanırım “imaj maker”lar bu kez ona “ofsayt”ı iyi anlatmış.

***

HDP sözcüsü Saruhan Oluç şu açıklamayı yaptı: “Bu mesele külliyen yalandır. Eğer ezana bir saygısızlık edildiyse orada, esas saygısızlığı yapanlar, ezan okunurken kadınlara yönelik saldırılarını, gaz sıkmayı, coplamayı, kalkan şaklatmayı, kadınlara yönelik tacizlerini engellemeyenlerdir. Orada o emri sürdürenlerdir ezana saygısızlık yapanlar, ezan okunurken kadınlara saldıranlardır.”

Saruhan Oluç’un açıklamasından şöyle bir çıkarımda bulunabilir miyiz?

Ezan okunurken siyasiler de, polisler de, protestocular da yaptıklarına ara versin.

Fena bir öneri değil.

Ezan süresince dünya biraz güzelleşse iyi olur.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel seçimler kapsamında yaptığı konuşmalarda yer ve yöreyi hesaba katıyor.

Mesela Karadeniz ve Orta Anadolu’da “Kürdistan” üzerinden HDP ve CHP’ye yönelik sert açıklamalar yaptı.

Herkes “Kürt bölgeleri”ne gittiğinde ne yapacağını merak ediyordu.

Nitekim oralara gittiğinde üslubu değişti. “Kürtler için terörist demedim” açıklamalarını yaptı ve hedeflerinde PKK’nin olduğunu vurguladı.

Tabii üslubunda eskiye nazaran “hafif” değişiklikler de vardı.

Mesela Şırnak’ta yaptığı konuşmada “Her türlü ayrımcılık ve bölücülük ayaklarımızın altındadır.”

Eskiden, mesela 4-5 yıl önce söyledikleri tam da böyle değildi.

Sanırım şimdi ittifak ortağı MHP’yi kızdırmamak için olsa gerek sözlerinde “biraz” değişiklik yaptı.

2015 Nisan’da Midyat’ta yaptığı konuşmada “Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız” demişti.

Şimdi siz çıkar “Reis üslubunu yumuşatmamış, hatta biraz daha sertleştirmiş” de diyebilirsiniz.

Yani artık Erdoğan’ın Milliyetçiliği “ayrımcılık ve bölücülük” olarak gördüğünü düşünüyorsanız bu kanaate varabilirsiniz.

Ama sanırım Devlet Bahçeli öyle anlamadı ki, tepki göstermedi.