Rehberin de rehberliğe ihtiyacı var
İnsanlık tarihi boyunca toplumlar çeşitli değişimler yaşamışlardır. Bu değişimler olumlu ya da olumsuz olabilir. Bunun temeline indiğimizde ya da arka planına baktığımızda çeşitli nedenlerin olduğunu görürüz. En önemlisi ise gücü elde edenlerin adaleti kaybetmesidir. Adaletin kaybolmasıyla birlikte güçlü olan nefsini referans alarak, her çeşit zulmü meşru görerek sağa sola zulmetmeye başlamıştır. Bu konuda Kabil ve Habil ilk örnek olsa da bu miras kendini her zaman göstermiştir. Her meselede örnek aldığımız peygamberin (as) imtihan dünyasında da bunu görebiliyoruz.
Efendimize peygamberlik geldiğinde Hz.Hatice, Kâinatın Efendisinin imtihan arzusunu şu sözlerle teyid etti: “Hiçbir korku ve endişe duymana sebep yok. Hiç üzülme; Allah senin gibi bir kulunu hiçbir zaman utandırmaz. Ben biliyorum ki sen, sözün doğrusunu söylersin. Emanete riayet edersin. Akrabalarına yakın alâka gösterirsin. Komşularına nâzik ve müşfik davranırsın. Fakirlere yardım elini uzatırsın. Gariplere evinin kapısını açıp onları misafir edersin. Uğradıkları felâket ve musibetlerde halka yardım edersin! Bütün bu olup bitenler elbette manasız değildi ve bir şeyler ifade ediyordu. Sorup soruşturup öğrenmek ise, Hz. Hatice`ye düşüyordu.
Kime gidebilirdi? Bu işlerden kim anlayabilirdi ve kime itimat edebilirdi? Hz.Hatice, uzun uzadıya düşündü ve sonunda danışacağı adamı tespit etti: Amcası oğlu Varaka bin Nevfel, oldukça yaşlanmış, saf bir Hıristiyandı. Gözleri görmez olmuştu, ama gönlü aydınlıktı. Tevrat`ı ve İncil`i okumuş, onlardan pek çok şey öğrenmişti. Hz.Hatice, vakit kaybetmeden Peygamber Efendimizle, amcasının oğluna gittiler.
Varaka, önce Resûl-i Ekrem Efendimizi dinledi. O, başından geçenleri anlattıkça Varaka, renkten renge giriyordu. Efendimiz sözlerine son verince, Varaka haykırdı: “Kuddûs, Kuddûs! Bu gördüğün melek, yüce Allah`ın Mûsa Peygambere gönderdiği Ruhü`l-Kudüs`tür. Namus-u Ekber`dir. Sen ise bu ümmetin peygamberisin. Ah, ne olurdu, yeni dine halkı çağırdığın günlerde ben de genç olaydım; kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman sağ olsaydım!”
Bu ifadeler, hem Allah Resûlünü, hem de Hz.Hatice`yi bir derece rahatlattı. Ancak Efendimizin anlamadığı bir şey vardı: Kavmi, onu niçin yurdundan çıkaracaktı? Bu sualine Varaka cevap verdi: “Evet, seni buradan çıkaracaklardır! Çünkü senin gibi vahiy tebliğ etmiş bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramamış olsun. Eğer, senin davet gününe yetişsem, bütün gücümle sana yardım ederim!” Efendimiz (sav) Mekke`den çıkarılırken yaşlı gözlerle Mekke`ye dönmüş “Ey şehir, senden çıkarılmasaydım vallahi seni asla terk etmezdim” demişti.
Bu bağlamda düşünüldüğünde kendi memleketinden çıkarılan, haksızlığa uğrayan insanlara şahit oluyoruz. Zaman zaman söylenir: Demek ki bir şeyler yapmışlar ya da hak etmişler ki bunlar başlarına Gelmiş. Evet, doğrudur bir şeyler yapmışlar Allah`ı bilmişler, kitabını bilmişler, değerlerini bilmişler, peygamberlerinin yolunu bilmişler ki aynı kaderi yaşamışlardır.
Unutulmamalı ki haksızlığa uğramış her öğrenci, bir gün üniversitesine döndüğü gibi zulme uğramış her insan da bir gün anayurduna kavuşacaktır.
Selam ve dua ile...