Bütün olumsuzluklara rağmen barış dilini sergilemek
İnsanların küçüklüğünde sık kullanıp parmaklarıyla anlamlandırdığı, büyüklüğünde ise kıymetini bilmeyip özlem duyduğu, hayallerini süslediği olgudan biri barış olgusudur. Günümüzde en çok ihtiyaç duyulan; ele alınması, içi doldurulması gereken bir kavramdır. Tarihi gelişim içinde kendisine birçok anlam atfedilmiştir. Daha çok huzurun tesis edilmesi olarak bilinse de huzurun tesisi adına bazı semboller ya da kişiler ön plana çıkar. Zeytin dalını, güvercini ya da Nobel barış ödülünü emsal gösterebiliriz.
Bireysel olarak hayal kırıklığına uğradığımızda ya da canımız yandığında hakkımı helal etmiyorum, bana bunu nasıl yapar? Ondan nefret ediyorum; hatta nefretim bile olamaz, cümlelerini sık kullanırız. Bu psikolojiden hareketle öfkeleniriz. Böylece başımız ağrır, midemiz bulanır. Tansiyonumuz çıkar, halsizlik, aşırı uyku baş gösterir. Böylece olumsuz cümlelere odaklanarak küçük zorluklara karşı direncimiz azalır.
Sorunun temeline indiğimizde ise sudan bahaneler, benmerkezci bir yaklaşım ya da daha çok şeytani vesveselerden kaynaklı sorun olduğunu söyleyebiliriz. Huzurun tesisini bozmada tecrübeli olan şeytanın kendisine çırak yaptığı insanları devreye sokması, sorunu daha da derinleştirip intikam duygularını filizlendirir.
Geçmiş toplumlarda böyle olmuş muydu? Rivayetlere göre: Evs ve Hazrec kabileleri Medine`nin yerlileriydi. Onlar da diğer Araplar gibi müşriktiler. Bu iki kabile daha çok fitne ehlinin etkisinde kalarak sürekli birbirini vuruyorlardı. Özlemle bekledikleri Kâinatın Efendisi nasıl bir davranış gösterdi ki bu insanları etkileyebildi?
Öğreti şuydu: ‘‘İnsanlara karşı merhametli olun ki Allah da size merhamet etsin.`` Bunu başka hususlar için de geçerli sayabiliriz. Mesela Mekke`yi fethederken kendisini yurdundan çıkartan insanların hiçbirinden hak talebinde bulunmadı. Taif`e gittiğinde kendisine eziyet edenlere Hidayet duası yaptı. Uhud savaşında Hz. Hamza şehit edilmekle bırakılmayıp vücudu parçalanıncaya kadar eziyet edilmişti. Peygamber Efendimiz çok üzülmüş ve amcasının intikamını kat kat fazlasıyla alacağına yemin etmişti.
Bunun üzerine Nahl sûresinde nazil olan ayette ‘`Eğer ceza verecekseniz size yapılan işkencenin mislisiyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.``Şeklinde uyarıldı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz yeminine kefaret verdi ve intikamdan vazgeçti.
İntikam duygularından sıyrılıp yeterli kudrete sahip insanın erdemli davranış göstermesi en büyük fazilettir. Huzurun tesisi için atılmış en büyük adımdır. Bu noktada örnek teşkil edenlerden biri Hz. Ebu Bekir`dir.
Hz. Aişe`ye iftira atılması olayı faillerinden birisinin de Hz. Ebu Bekir`in maddi yardımlarda bulunduğu kişilerden Mistah olduğu ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine yapılan yardım kesilmişti. Gelen ayette ‘`Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar, akrabalarına, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere vermelerinde kusur etmesin. Allah`ın sizi yarlıgamasını sevmez misiniz? Allah çok yarlıgayıcı, çok esirgeyicidir.`` (Nur,24/22)
Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir,``Vallahi ben, Allah`ın beni yarlıgamasını elbette arzu ederim. Vallahi ben, artık bunu ondan hiçbir zaman kesmem.``dedi ve yapmakta olduğu yardıma devam etti.
Selam ve dua ile…