• DOLAR 34.688
  • EURO 36.684
  • ALTIN 2939.634
  • ...

Toplumda yaşanan olaylara bakıldığında bir ölçüsüzlüğün, bir hazımsızlığın, en önemlisi de bir değersizliğin ön plana çıktığını görürüz. Fiziki anlamda hazımsızlık, kişiden kaynaklı olup zararları daha çok içe dönüktür.

 

Kişilerin yemelerine, içmelerine, uyku düzenlerine dikkat etmeyip bu ölçüsüzlüğü alışkanlık haline getirenler, bu durumdan zamanla en çok kendi psikolojileri etkilenecektir. Bu unsurları haz olarak görenler, bunların zamanla acıya dönüşeceğini unutmamalıdırlar.

Gelişigüzel beslenmelerin davranışları etkilemesi, davranışlarda tembellik meydana getirmesi kişide huzursuzluk mutsuzluk getirdiği gibi, aileye de sirayet edecektir. Fiziki özellikleri referans alan bireyler değerleri alışkanlıklaştırarak farklı bir bakış geliştirirler. En ahlaklı yerine en güzel yemek yapan, uyurken rahatsız etmeyen bireyler en değerli olarak yorumlanacaktır.

İlahi buyrukları, Peygamberi tavsiyeleri dikkate almayıp uyuşuk uyuşuk oturan saatlerce sigara, çay, kahve içerek kendi dengesini yakalamaya çalışan insanların başka insanları dengelemeye çalışmaları ne kadar mantıklı olacaktır? Ya da hormonlu meyve ve sebzelerle büyüyen bir kültürün bireylerinden doğallık beklemek nasıl olacak?

Çelişkili bir yaşam tarzı hazmı zorlaştırdığı gibi, felsefesinde de hareketsizliği ön plana çıkaracaktır. Bu kültürde amelden ziyade söylemler anlam kazanıp laflarla peynir gemisi yürütülmeye çalışılacaktır.

Fiziksel yapıyı bozan bu hormonel yiyeceklerden uzak durulması elzem olduğu gibi, sosyal anlamda da yapay ve hormonel düşüncelere kıymet verilmemesi gerekir. Çünkü bu düşüce biçimleri bizleri doğallığımızdan dinamiklerimizden uzaklaştırıp güven ortamımızı zedelemektedir. Bu güven ortamının zedelenmemesi için bizleri yoktan var eden şanı yüce Allah (CC) bizim güven ve mutluluk formülümüzü;  Maide sûresinde şöyle açıklar:

“Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm`ı beğendim.”

 Peygamberimiz ise`` Ey Allah`ın kulları kardeş olunuz!`` diyerek değerlerimizi hatırlatmıştır. Bizler bu uyarıları dikkate almayıp kendi değerlerimizi bir kenara iterek hormonlu düşünceleri benimseyerek yanlışa düşebiliriz. Nasıl ki hormonlu düşünceler Kabilleri zalimleştirdi, Yusufları kuyuya, zindana attırdıysa bizler arasında da husumete neden olup diyaloğumuzu önleyebilir.

Toplumda yaşayan bireylerin bu örnekler noktasında iyice kafa yorup zihinsel açılımlar yapmaları gerektiğine inanıyorum. Yapay ve anlık düşüncelere kapılmamak için mantıklı ve yapıcı eleştiri kültürüne sahip olmalıyız.

Tanınmış filozoflardan Sokrates‘in dediği gibi, ‘`Düşünülmeyen ve araştırılmayan hayat yaşanmaya değmez.``

Bu anlayış da ancak sağlıklı bir eğitimden geçer. Bu anlamda toplum ve toplumu oluşturan bireyler kendini gözden geçirerek yeniden tanımlamalı;  hangi yöntemi, hangi üslubu kullanacağını iyice düşünmelidirler. Kendi dinamiklerinden uzaklaşan bireyler doğru referansı yeniden gözden geçirerek ortak paydada buluşabilmelidirler. Böylece güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olabilirler. Hiçbir zaman başka değerlerde kaybolmayıp kendi değerlerinin kıymetini bilirler. Böylece başkalarının görüşlerine açık olup yapıcı eleştirilere açık olurlar. Bir işte rıza-i ilahiyi gördüklerinde yapıcılık adına birlikte inşa etmekten hoşlanıp başkalarının düşmesini değil, düşmeden ayakta kalmasını sağlayacaklardır.

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları