• DOLAR 34.543
  • EURO 36.004
  • ALTIN 3007.38
  • ...

Eğitim, ömür boyu süren bir sürecin ifadesidir. Eğitimle uğraşmak aşktır, sevdadır, gönüldür, gönül teline dokunmaktır.

Eskiden herkes ilme, okumaya çok önem verirdi. Ebeveynlerin hayat felsefesi bu yöndeydi. Çocuklarını bu minvalde yetiştirirlerdi. Çocuklar o kadar ahlaklı ve hayâlı yetişirlerdi ki bir şey sorulduğunda hiçbir boya kullanılmadan yanaklar kıpkırmızı olurdu. Hatta çoğu erkeğin bile hayâsından yüzü kırmızılaşırdı.

Öğretmene çok değer verilir, öğretmenin mutluluğu öncüllenirdi. “Çocuğun eti senin kemiği benim denilirdi.” Çocuk bu tür konuşmaları duyunca ailesine laf söyletmemek için öğretmenin iki dudağından çıkan sözü can kulağıyla dinler, elinden gelen bütün çaba ve gayreti sarf ederdi. Öğretmenin gözüne ve gönlüne girmek için ödevini düzgün yapar, bir laf işitmek istemezdi. Daha çok çözüm odaklı hareket eder, öğretmene yük olmaktan ziyade öğretmenin yükünü alırdı.

O kadar gayret ederdi ki, bir ortamda kendi adından bahsedildiğinde öğretmeni kendisinden gurur duyardı. Veli okula geldiğinde öğretmen “Maşallah çok güzel bir evlat yetiştirmişsiniz size ne kadar teşekkür etsek azdır” denildiğinde bir baba için en güzel duyguydu. Belki bugünkü tıp fakültesini kazanmaktan daha anlamalı bir durumdu.

Eskiden konu okul ve öğretmen olunca akan sular dururdu. Köyde herkes bir kucak dolusu odun getirerek ya da o mevsimde yapılan etkinliklerden öğretmene hediyeler getirilerek takdimler yapılırdı. Öğretmen ve öğrenci ilişkisi para üzerinden değil de hediyeler üzerinden gelişirdi. Küçücük bir hediyenin günü, yılı yoktu. Hediyelerin bilinmeyen bir günde bilinmeyen bir saatte gelmesi daha çok duygulandırırdı.

Bugünkü eğitim sistemine bakıldığında öğrenci merkezli bir yaklaşım, öğretmen veli öğrenci merkezinde sorunlar çözülmeye çalışılıyor. Sorunu çıkaranların çözümün merkezinde olması ne sorunları çözebiliyor ne de öğretmen yeterli ve etkin bir özne olabiliyor. Veli ve öğrenci kendisi çalıyor, kendisi oynuyor, çözümleri de kendisi söylüyor. Bu üçgen ahlakını kaybedince veli, öğretmene “ya hoca” demeye başlayınca öğrenci de öğretmenin karşısında ayak ayaküstüne atmaya başlıyor.

Sonrasında da “Ortalık karıştı, düzen bozuldu.”

İlimle özdeşleşen, ilimle öne çıkan bu değerli insanlar böyle mi davrandı? Böyle mi rol model oldu? Kesinlikle hayır. Sorunlar çözülmek için ilim sahiplerine gidilirdi. Hem sorunu dile getirip hem kendileri daha fazla konuşmazlardı. Hep sorunlar dış faktörlere bağlanarak suçlayıcı bir dil yoktu. Bir çocuğun eğitimi boşanma nedeni değildi. Daha çok çocuğun okuması için ebeveynler kenetlenir, karşılıklı saygı çerçevesinde hareket edilirdi. Bugün çoğu sorunların sebebini ebeveynlerin rol model olamamasına bağlıyorum.

 Ailede bu temeller atılmazsa bu anlayış geliştirilmezse bu tablo eğitimi çok fena etkileyecektir.

Selam ve dua ile…