• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

 Hayatımızın hangi aşamasına bakarsak bakalım farklı sınavlarla karşı karşıya kalabiliyoruz: Deprem, sel, ekonomi, hukuk, siyaset ve eğitim gibi. Bütün bu sınavları düşünüp yükün altında ezildiğimizde her şey üst üste gelince insanlar, “Ne zaman rahat edeceğiz?” demeye başlarlar.

Bu bakışın derinliklerine indiğimizde çaresizlik neticesinde söylenen bir söz olduğunu söylemek mümkün. Bu tür soruların çözümüne baktığımızda, deneyimle, tecrübeyle olabileceğini söyleyebiliriz. Bu bilgi bazen pratiklerle elde edilirken bazen de ilim ile uğraşmakla elde edilir.

Tarihin sayfalarına baktığımızda her konuda bizlere örneklik teşkil eden Efendimize (SAV) böyle bir sorunla gelindiğinde kendisi vahiyle desteklendiği için şu izahatı yapmıştı: “Sizden öncekilerin başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” Önceki değerli insanların imtihanlarına baktığımızda her türlü eza ve cefaya maruz kaldıklarını çok rahat söyleyebiliriz. O kadar zor olan imtihanları bugünkü imtihanlarla karşılaştırmak ne kadar mantıklı? Tartışılır.

Ödülü, hedefi çok daha anlamlı bir sınavı önemsemeyip dünyevi küçük sınavları çok daha fazla önemsemek ne kadar mantıklı?

Ailelerin, çocukları hep dünyevi sınavlara yönlendirmesi hep bu sınavlara şartlandırması öğrenciler için yapılacak en büyük eziyettir. Bu davranışı sergileyen ailelerin öğrenciler için bir stres veya heyecan merkezleri olduğunu söylersek büyük laf etmemiş oluruz. Ailelerin sınavlar karşısında takınacağı tavır peygamberi bir anlayış olmalı. Peygamber (SAV) dünyevi sınavların en şiddetlisinde bile karnına taş bağlamayı bilmiştir, uhrevi sınavlara daha fazla önem vermiş ve endişe etmiştir. Uhrevi sınav için kızı Fatma’ya “sanma ki baban Peygamberdir diye…” diyerek kızına büyük sınavı hatırlatmıştır.

Bizler de bu örnekten yola çıkarak çocuklarımıza; gireceğimiz bütün dünyevi sınavların hayatımızın bir parçası olduğunu, hayatımızın bütünü olmadığını özellikle vurgulamamız gerek. Hangi sınav olursa olsun mutlaka psikolojik ve ruhsal bir yönünün olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden olmalı ki tarih boyunca insanlar her zaman zor durumlarında inanma gereği duymuşlardır. Sınavın bu yönünü düşünerek bütün sınavları vesile kılan Bir Olan Yaratıcı’ya inanmak moral ve motivasyon açısından çok önemlidir.

Her ne kadar motivasyon vesileleri psikologlar gibi görünse de onların da mutlaka çaresiz kaldığı durumlar vardır. Her şeyden müstağni olan sadece ve sadece bizleri yaratandır. Bizlere nefesi vereni bir kenara bırakıp sadece nefes egzersizleri yaptıranlara tamamıyla bağlanmak çok yanlış bir anlayış olsa gerek. Bizim için en önemlisi şüpheci yaklaşımlardan uzak durup bizleri yaratanı düşünmek olmalıdır. Biz O’nu düşündüğümüzde O, bizleri mutlaka düşünecektir.

Elimizden gelen gayreti gösterip O’na tevekkül ettikten sonra kuyuda da olsak bir nehire de bırakılsak her şeyimizi kaybetsek de O, ne bizi bırakacak ne de bizlere kaybettirecektir. Yaratana inandıktan sonra dünyevi kayıplar bile O’nun nazarında bizler için bir kazanımdır. Bizler; ‘her şeyde vardır bir hayır’ dersek inşAllah sınavlarla hayal edemeyeceğimiz yerlere Allah’ın yardımıyla geleceğimizi unutmayalım.

Sınava girecek bütün kardeşlerime başarılar diliyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun.

Selam ve dua ile…

 

Yazarın Diğer Yazıları