• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.86
  • ...

Son zamanlarda en çok konuşulan gündeme gelen konulardan biri de aile konusudur. Aile, bir toplumun temel dinamiği olduğu için gündeme gelen maddeler toplumun dokusuna uymadığı için çeşitli kesimler tarafından eleştirilerek “aileleri parçalamayın, ailemizi yakmayın, geleceğimizi karartmayın…”

Bu maddelerden hareketle bilinçli insanlar kanaat önderleri, yazarlar, sosyologlar, psikologlar çeşitli eleştirilerde bulunarak yapının, dokunun bozulmaması gerektiğini çeşitli ıslah çalışmalarının yapılması gerektiğini vurgulayarak önemli izahlar ve çözüm önerileri ortaya koymuştur.

Neden aile?

Çünkü bir toplumu ya da toplumun bireylerini ayakta tutan ailedir. Bütün toplum bilimcileri bu noktada fikir birliği yapmıştır. Bu düşünceden anlıyoruz ki bir yapıyı ayakta tutan kolonları yıkmaya çalışmak ya da bu yönde teşebbüste bulunmak o yapının yıkılmasını isteme anlamına gelir. Her ne kadar “Ne alakası var kardeşim siz de paranoyaksınız her şeye bir kulp buluyorsunuz deseler de” diyenler çok iyi bilmektedirler ki bir kesim iyilik üzerine çalışırken bir kesim de kötülük üzerine çalışmaktadır. Birileri darbe yapmaya çalışırken yok yok burada artık darbe olmaz, Türkiye eski Türkiye değil gibi…

Bu lafları çok duyduk ve bu insanların da hiçbir zaman samimiyetlerine inanmadık. Ne oldu?(Burası Türkiye her an her şey olabilir) diyenleri dinlemeliydik. Madem her an her şey olabiliyor o zaman herkes kendi cevherine sahip çıkmalı, bu yönde ne kadar güzel adım varsa atmalı, eksikleri varsa gidermeli.

Neden?

Çünkü en kıymetli cevher ve hazine ailedir. Aile toplumun kalesidir. Kalemize sahip çıkmamız lazım, nerede bir eksiklik varsa onarılması lazım. Ancak surlarımızı sağlamlaştırarak dışardan gelen her türlü tehlikeye karşı korunabiliriz. Teşbihte hata olmazsa aile durumumuz Uhud savaşında yaşanılanlar gibidir. Nasıl ki sahabeler dünya malına dalarak Efendimiz’i(a.s) unuttular, yaşanılan tablo içimizi acıttı. Bugün de inanç ve değer sahipleri eşini, çocuklarını unutarak dünyaya, dünya malına dalarak içimizi acıtmıştır.

“Kendinizi ve ailenizi yakıtı insan ve taş olan cehennem azabından koruyun” uyarısını dikkate almayanların Uhud’u terk edenlerin arasında ne fark olabilir ki? İki tablo birbirine benzemiyor mu? İki tablo birbirine benzemesine rağmen tek fark zaman ve mekan farkı değil mi?

Her ikisinde de uyarı var birinde Efendimiz(a.s) somut olarak var, diğerinde onun mirası. Dün onu dinlemeyip aşağı inenler nasıl ki pişman oldular inanın bugün onun mirasına sahip çıkmayıp her şeyi meşru görüp kendi kafasına göre hareket edenler bugün pişman olacaktır. Sonuçların kötü olmasını ve pişmanlık duyulmasını istemiyorsak her zaman kendimizi gözden geçirmeli, gereken çizgide olmalı ya da çizgiye yakın durmalıyız.

Ailemizi ve çocuklarımızı her türlü kötülükten uzaklaştırmak için Efendimiz’i(a.s) örnek alarak O’nu okumalı, O’nu yaşatmalıyız. Özellikle tatil sürecini iyi değerlendirerek her türlü seferber olmalıyız. Çağın getirdiği sorunları ve çözümleri O’nun verdiği mesajlar içinde eriterek sentezlemeliyiz.

Ticaretimiz, sorunlarımız hangi aşamada olursa olsun. Ailemizin ve çocuklarımızın gelecek açısından en büyük sermaye olduğunu unutmayalım.

Selam ve dua ile…

 

Yazarın Diğer Yazıları