• DOLAR 34.587
  • EURO 36.426
  • ALTIN 2986.17
  • ...

Tam 6 aydır süren vahşi katliamlara ve insanlık dışı kuşatmaya rağmen Gazze’deki direniş gruplarından ağır darbeler yemeye devam eden Siyonist işgal hükümeti, dünyada yerle bir olan imajını düzeltmek için çaba harcarken, işgal altındaki topraklarda ise muhalefetin protestolarından dolayı sıkıntılı günler geçiriyor.

Netanyahu ve kabinesi savaşın durması durumunda iktidarda kalma şanslarının kalmadığını biliyorlar. O yüzden de dünyaya “müzakere yapıyor” görüntüleri verirken katliam ve yıkımları aralıksız sürdürüyorlar.

Çocukların açlıktan hayatını kaybetmesi, evleri yıkılmış ve derme çatma çadırlarda bile bombardımanla yüz yüze kalan insanlar, içme suyuna bile erişimde büyük zorluklar yaşıyorlar.

Ama direniş sürüyor ve Siyonist çete karada sürekli darbeler yediği için çekilip havadan bombalar yağdırıyor, uzaktan füze saldırıları gerçekleştiriyor.

Gazze’de açlıktan, ilaçsızlıktan dramlar yaşanıyor; ama Siyonist çete de direnişten yediği darbeler kadar, siyasi ve ekonomik alanda sıkıntılar yaşıyor.

Sürekli savaş halinin sürdürülebilir bir şey olmadığının herkes farkında ve Siyonist yönetim içerisindeki siyasi ve askeri erkler arasında bir görüş ayrılığının olduğu artık gizlenemiyor.

Amerika’nın da teşvik ve zorlamasıyla Gazze için yeni bir plan hazırlığı yapılıyor.

Dünyanın en zengin 6 ülkesinin açık askeri ve maddi desteğine rağmen 6 ayda Gazze’de istediği sonuçlara ulaşamayan Siyonist çete, bölgeden çekilmenin ve çekilirken de yerine “Çok uluslu bir işgal gücü” bırakmanın hesaplarını yapıyor.

Gallant’ın Amerikan ziyaretinde bu konu üzerinde çalışıldığı tahmin ediliyor.

Siyonist basından da bu konuda yorumlar yapılıyor.

Üst düzey bir siyonist yetkili, işgal rejiminin askeri ve savunma yetkililerinin geçtiğimiz haftalarda Mısır dahil üç Arap ülkesinin temsilcileriyle bu konuyu görüştüğünü söyledi.

Bunun alt yapısının bir süre önce Tel Aviv, Körfez ve Mısır’ı ziyaret eden soykırım ortağı ABD’nin Dışişleri Bakanı Blinken tarafından oluşturulduğu tahmin ediliyor.

Müzakerelerde HAMAS tarafının Barş Gücü içerisinde Türkiye’nin de bulunması ısrarının Siyonist rejim tarafından reddedildiği medyaya yansımıştı.

Siyonist rejimin barış gücü adı altında “Çok uluslu bir işgal gücü” oluşturmak için seçici davrandığı ve özellikle siyasi, istihbarat ve askeri açıdan uzun süredir birlikte çalıştığı ülkeleri bu işin içine sokmaya çalıştığı tahmin ediliyor. Batıdan seçilecek ülkelerin tümü “soykırım ortağı” olanlardan seçilecek. Müslüman kotasından ise Mısır, BAE ve Bahreyn’in seçilecek olması işgal rejiminin elini rahatlatacaktır. Adı geçen ülkelerin sadece işgal altındaki topraklarda değil, Kuzey Afrika’da bile küresel emperyalist sistem hesabına askeri faaliyetlerde bulundukları, İslami hassasiyet sahibi siyasetçilerin tasfiye edilmesi ve özellikle laik ve sol grupların iktidara gelmesi için büyük paralar harcadıkları biliniyor.

Soykırımın doğrudan ortağı olan batılı ülkelerden ve Siyonist çete işbirlikçilerinden oluşacak gücün amacı ise tahmin edileceği gibi İslami direniş hareketlerini etkisizleştirmek, Siyonist çetenin işgal ve ilhak politikaları konusunda elini rahatlatmaktır.

Oluşturulacak güç konusunda işbirlikçi Abbas’tan da destek alınacağı tahmin ediliyor ki, son günlerde Batı Yaka’da yaşanan olaylar ihanetin zemininin oluşturulduğunu gösteriyor.

İslami direnişin bu konuda nasıl bir tutum sergileyeceği ise Siyonist çete ve ortakları için tam bir muamma. Daha direnişin tüm yönleriyle ortaya çıkmadığı ve yapacağı hamlelerin nerelere uzanacağı bilinmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları