• DOLAR 32.265
  • EURO 34.717
  • ALTIN 2401.528
  • ...

Kemal Kılıçdaroğlu’nın “Alevi olduğu için” aday olmaması gerektiğini ilk dile getiren kişi Sevilay Yılman’dı.

Yaklaşık 2 yıl önce bu konuya bir yazısında değinmişti.

Kendisinin de Alevi olduğunu “özenle” belirten Yılman, Kılıçdaroğlu'na destek veren isimlere değinerek, “Aday olması halinde ittifak çatısı altında bulunan diğer partilerin muhafazakar/mütedeyyin seçmenleri Alevi, Dersim kökenli olması sebebiyle Kılıçdaroğlu’na oy verme konusunda tereddüt yaşayabilir!” ifadelerini kullanmıştı.

Yaklaşık 1 yıl önce de İYİ Parti milletvekili İbrahim Halil Oral konuya değinmişti: "Alevi olması benim açımdan bir engel değil çünkü ben tanıyorum, ilkelerini biliyorum. Ancak siyasette maksat kazanmaktır. Türkiye'deki genel objektif açısından baktığımda bir çekince görürüm. Türkiye'nin yüzde 65'i yüzde 70'i muhafazakar profil çiziyorsa, ona hitap edebilen, farklı bir isimle çıkılır."

İlginçtir; ama “Alevilik” üzerinden bir seçim propagandası yürütmek AK Partililerin aklına gelmemişti.

Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bizim Şiilik diye bir dinimiz yoktur, Sünnilik diye bir dinimiz yoktur, dinimiz İslam’dır” demiş ve bu tartışmalara alan açılmasına dahi izin vermemişti.

Sonra herhalde “Ajansın verdiği akıl” olsa gerek Kılıçdaroğlu çıkıp “Ben Aleviyim” dedi ve buradan bir mağduriyet devşirmeye kalktı.

‘İktidara geldiklerinde ilk yapacakları işin AK Parti yanlısı basına el koymak’ olduğunu söyleyerek ne kadar demokrat ve özgürlükçü olduğunu ortaya koyan Gürsel Tekin de konuya dâhil oldu ve güya ortayı bulmaya çalıştı.

Gürsel Tekin, Alevilik ile ilgili şu ilginç sözleri sarf etti:

“Alevilik çok kıymetli bir dindir. Sünnilik de bir dindir.”

“Alisiz Alevilik” teorisiyle Aleviler arasında zemin bulmaya çalışan Materyalist dünya görüşüne sahip Marksistlerin “Alevilik bir dindir” demeleri ne kadar mesnetsiz de olsa en büyük özelliği pragmatizm olan ideolojilere göre normal karşılanabilir.

Ama Gürsel Tekin gibi bir Kemalist için bu normal değildir.

Kemalizm, mezhep farkı gözetmeksizin Alevi’ye de Sünniye’de kıymış ve büyük katliamlara imza atmıştır.

Evet, Dersim olayı meşhurdur; ama mesela bir Zilan katliamının ondan aşağı kalır tarafı yoktur.

Kemalizm, İslam karşısında tahrip etme, tahrif etme, imha etme yollarına başvurmuş ve nev’i şahsına münhasır “Kemalizm” adında bir din ihdas etmiştir.

“Atatürk’e mevlid”ler yazılmış, Kâbe yerine Çankaya alternatifinden söz edilmiş, Kemalizm’in “amentü”sü oluşturulmuş, bu yeni din için “saygı duruşu” gibi ritüeller herkese dayatılmıştır.

Yani kısacası Kemalizm’in hem Sünnilik ile hem de Alevilik ile sorunu vardı ve yasaklar her iki mezhep mensuplarını da kısıtlamaya yönelikti.

Bu arada “muasır medeniyet” diye bir hedef belirlenmiş, bu yolla da yaşam tarzından zihinsel faaliyetlere kadar “batı işgaline” zemin hazırlanmıştır.

İşte Gürsel Tekin kafası da “işgale uğrayan” o zihinlerden bir tanesidir.

Batı zihin dünyasında din Hıristiyanlıktır; ama bizim mezhep dediğimiz gruplar da din olarak değerlendirilmektedir. Mesela Katoliklik bir mezhep değil, dindir. Keza Protestanlık ve Ortodoksluk da birer din olarak kabul edilirler.

Zihni işgal altında olanlar nasıl ki, içeride Batının ulus devlet mantığıyla yola çıkarak etnik kimlik dayatmayla, inkâr ve asimilasyonla “tek ulus” olmayı herkese kabul ettirmeye çalıştıysalar, “ümmeti yok sayarak” İslam Dünyasıyla olan kardeşlik bağını da ortadan kaldırmaya gayret ettiler.

Yıllarca hac ve umreye gidenleri “Araplara para kazandırıyorsunuz” diyerek aşağılayan bu zihniyet, zihni işgal altında olduğu için yaptığı manevralardan da fayda sağlamayacaktır.

Seccadeye basmaları saygısızlıklarından değil, İslami inanç dünyasına olan yabancılıklarındandır.

Mezhepleri din olarak görmeleri/göstermeleri İslam’a “Batıdan bakmanın devam etmesinden” kaynaklanmaktadır.

İşgal altındaki zihin dünyalarıyla aydınlığı görebilmek için hamle yapacak bir cesarete de sahip değillerdir.

Yazarın Diğer Yazıları