Suç örgütü lideri
Bir süredir Türkiye’deki siyasi çekişmelerde geleneksel yöntemlerden daha farklı bir şeyler deneniyor.
Sedat Peker’in Karadağ’da başlayıp BAE’de devam eden ve daha çok hükümeti yıpratmaya yönelik olan videoları ve açıklamaları…
Aslında bundan önce de “Fuat Avni” ismi ile ortak kullanılan bir hesap üzerinden bir şeyler denenmişti; ama “FETÖ etiketi”nden dolayı ifşa edilen bilgilere temkinli yaklaşılmıştı.
Şimdiki “ortak hesap” Sedat Peker…
Peker, son olarak borsada, içeriden bilgi alarak manipülasyon yapan ve küçük yatırımcıyı soyan çetelerin olduğuna dair iddialarda bulundu, isimler söyledi, siyaset ve medya alanı yine hareketlendi.
Muhalefet yine balıklama atladı.
Kılıçdaroğlu şu açıklamayı yaptı: "Bu urları, tefecileri, simsarları, çantacıları temizlemeden; yani devlete nefes aldırmadan, milletin de nefes alamayacağını biliyorum. Devletin nefes borularına yapışmış mikropların hepsini temizleyeceğim"
"Sedat Peker’in açıkladığı şeylere niye hiçbir savcı bakmıyor?" şeklindeki soruyu cevaplayan Akşener şunları söyledi: "Çünkü Türkiye’de hukukun üstünlüğü yok. Yargı, siyasetçinin vesayeti altında. Yargı korkusuz değil, objektif değil, tarafsız değil. O nedenle hiçbir savcı harekete geçemiyor. Altılı masayı oluşturan tüm siyasi partiler olarak bizler tekrardan suç duyurusunda bulunacağız.”
DEVA Partisi de suç duyurusunda bulundu.
Gelecek Partisi’ndan Selçuk Özdağ, sosyal medya hesabından "Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, Sedat Peker’i yalanlar mısın?" diye sorarak iddialar için açıklama talep etti.
“Kimse neden bilginin kaynağını sorgulamıyor?” diye bir soru sorulmuyor nedense.
Hatta bazıları Julian Assange’nin ya da Edward Snowden’in açıkladığı bilgi ve belgeler üzerinden Peker’e de bir paye çıkarma çabasına girdi.
Ama aslında ortada çok büyük bir fark vardı.
Evet, gizli bilgileri sızdırdığı için kaçarak Rusya'ya sığınan ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı ve ABD ulusal güvenlik dairesi eski çalışanı Edward Snowden ismi konuşuldu bir süre.
Aslında Snowden’in söyledikleri çok da bilinmeyen şeyler değildi; ama bir istihbarat görevlisinin “kurumunun korkunç faaliyetlerini” deşifre etmesi ve bunların bir kısmını belgelemesi önemliydi. Her ne kadar sığındığı istihbarat teşkilatının ayrıldığı yerden çok da farklı olmadığı gerçeği orta yerde duruyorsa da…
Ama yine de mesela Snowden’in, IŞİD'i ABD, israil ve İngiltere istihbaratının eğittiğini belirtmesi ve meselenin israil’in güvenliği olduğunu söylemesi not edilmesi gereken bir bilgiydi.
Wiki Leaks belgelerinin “birçok filtreden” geçtikten sonra dünya kamuoyuyla paylaşıldığının ortaya çıkmasından sonra sızdırmanın “Küresel oyun kurucuların” dünya siyasetine yön verme hamlelerinden biri olduğu konusunda ciddi kanaatler oluştu.
Ama Sedat Peker’in durumu farklı…
Alanda yer alan siyaset, medya, iş dünyası, organize suçlar, güvenlik bürokrasisi gibi yerlerin neredeyse tümüyle bir dönem irtibata geçmiş, “farklı derin gruplar” için iş yapmış biri…
Gülen grubu için çalışmış, eski ülkücü, adı Ergenekon dosyasının en önemli isimleriyle anılmış, AK Partili vekillerle samimi ilişkileri olmuş biri…
Hem “Jitem’i ben kurdum” diyen Arif Doğan ile çok yakın, hem Bülent Orakoğlu’nun seçim masraflarının karşılanmasında aracı olmuş, hem de Emre Erciş’in dediğine göre CHP milletvekili Eren Erdem’e destekte bulunmuş.
Bu arada J. E. Hoover usulü herkes hakkında belge toplamış, ses ve görüntü kaydı almış, lazım olabilir diye.
Yani aslında elinde şu anda onun açıklamalarından yola çıkarak suç duyurusunda bulunanlar hakkında da bilgi ve belgeler var; ancak içinde farklı ülkelerin istihbaratlarının da bulunduğu “filtre mekanizması” karar veriyor neyin servis edileceğine.
Memlekette rüşvet ve yolsuzluk çarkının hiçbir dönem durmadığını, mevcut sistemin “temiz bir ortamı” kaldıramadığını herkes biliyor.
Ama asıl facia olan ne biliyor musunuz?
Suç örgütü liderinin ağzına bakan bir muhalefet var memlekette.