• DOLAR 34.654
  • EURO 36.349
  • ALTIN 2926.529
  • ...

Suriye’de çok fazla taraf var ve BAAS hariç kimin net olarak ne istediği belli değil.

BAAS iç savaş önceki durumun devam etmesini istiyor.

Rusya, BAAS’ı koruma bahanesiyle girdi ve ilk baştaki amacı Lazkiye ve Tartus’taki üslerini korumak ve kalıcı hale getirmekti. Süreç içerisinde farklı dengelerin oluştuğunu görünce daha etkili olmak için bölgede kalması gerektiğini fark etti. Konumu ‘BAAS’a yardım’dan BAAS’a şekil vermeye ve yönlendirmeye doğru dönüştü. Son zamanlarda siyonist rejimle geliştirdiği ilişkiler, Suudi’ye silah satma anlaşmaları, Ukrayna meselesindeki sıkışmışlığı aşmak ve dinamizmini yeni mecralarda gösterme amacı taşıdığını gösteriyor. Mevcut durumda resmi olarak Suriye’ye “davet edilmiş” tek güç olmanın imtiyazlarını kullanmaya çalışıyor. İran ile “müttefik” gibi bir görüntü verirken işgaci israil saldırıları karşısında hiçbir şey yapmaması, Suriye’nin bazı bölgelerinde çatışmaları, farklı ajandaların güvensizliğe sebebiyet vermiş olduğunu ortaya koyuyor.

Amerika, içteki politik çekişmelerin ilk defa dışarıya bu kadar net yansıdığı bir dönemi yaşıyor ve Suriye coğrafyası da bundan payını alıyor. YPG’yi koruma sözü veren askeri bürokrasinin Trump’ın hamleleri karşısında yaşadığı sıkıntıyı tarif etmek zor. Ama şu gözden kaçmamalıdır ki, Trump daha seçilmeden önce Suriye’den askerlerini çekeceğini net olarak belirtmişti. Buna rağmen yığılan onca silah ve yaşam malzemesi Amerika’nın eski stratejisinde devam edeceği kanaatine neden olmuştu. Amerika Suriye’den değil; ama Türkiye sınırından çekildi. Bununla birlikte YPG’nin BAAS ile anlaşmasını ve nihayetinde Türkiye ile Suriye rejimi arasında bir savaş çıkmasını dillendirmeye başladı.

İran’ın ne istediğini anlamak ise gerçekten çok zor. Basının ve siyasilerin Türkiye’nin harekatı aleyhine söyledikleri sözler, anladığımız kadar sadece bizim değil, İran meclisinin de kafasını karıştırmış. Azerbaycan Milletvekili Muhammed Hasan Nejad, şunları söyledi: “Biz düne kadar onlara 'ABD'nin desteklediği teröristlerdir ve askerlerimizi şehit ediyorlar' diyorduk. Şimdi ne oldu da bu teröristler için üzülüyoruz?" Karşı karşıya olduğu ağır Amerikan ambargosu ortadayken, Amerikalılar açıkça YPG için “kara gücümüz”, “müttefikimiz” derken, İran’ın YPG’ye taraf çıkması ve o yönde açıklamalar yapması hesapların hiç de sanıldığı kadar açık olmadığını ortaya koyuyor.

Türkiye, yaptığı harekata “PKK ile mücadele” ve “Mülteciler için güvenli bölge” gerekçesini gösteriyor. PKK ile hem ülke içinde hem de Irak’ta sıcak bir çatışmanın yaşandığı biliniyor. YPG ise hiçbir zaman PKK’nin kolu olduğunu inkar etmedi. Hatta onu meşrulaştırmak isteyen Amerikalıların çabaları da bu konuda bir işe yaramadı. Yani Türkiye ile YPG’nin çatışması kaçınılmazdı. “Ama YPG Suriye’de” diyenlere PKK’nin de Irak’ta olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.

Türkiye, Amerika’nın YPG’nin elindeki ağır silahları almayı ve onları sınırdan biraz içeriye gönderme teklifini kabul etmedi. Normalde sınırlarını korumaya almış bir Türkiye’nin Amerika’nın bu teklifine sıcak bakması beklenirdi; ama öyle olmadı.

Sanırım bunun iki sebebi var.

Birincisi YPG’nin silahlı unsurlarının Suriye’nin Türkiye sınırındaki Kürt şehirlerinden uzaklaşması “halk tabanını” kaybetmesini ve iyice marjinalleşmesini beraberinde getirir. Suriye’de zayıflayan bir PKK silah bırakmanın temel alınacağı yeni bir “çözüm sürecine” yanaşabilir.  

İkincisi ise Suriye’de yeni anayasanın hazırlanması sürecine girilirken alan hakimiyeti ve nüfus olarak Türkiye elinin güçlü olmasını istemektedir. İdlip’deki silahlı gruplarla anlaşamayan Türkiye Bab, Cerablus ve Afrin’den sonra sınır hattını da kontrol ederek Esad’ın elini zayıflatmak istemektedir.

Tabii son dönemde açılan üniversiteler ve eğitim kurumları farklı hesapların varlığına inananların tezlerinin de tümüyle boş olmadığını düşündürmektedir.

YPG’nin istedikleri de belliydi; ama sanırım bölge dinamiklerini okumada yanıldılar.

Halep ve Tel Rıfat’ta BAAS ve müttefikleri ile beraber hareket eden YPG, diğer yerlerde Amerika için Rakka ve Deyrezor’da savaştı ve kendi ifadelerine göre 11 bin kayıp verdiler. Hatta Deyrezor’da BAAS ve müttefikleri ile çatışıp çok sayıda askeri öldürdüler.

Şimdi şaşkın vaziyetteler. Amerika askerini çekti, Rusya hava sahasını açtı, Türkiye ve ÖSO şehirlere girmeye başladı. Bir taraftan “Amerika daha tam çekilmedi” diye avunurken öte tarafta BAAS’ı sınırları korumaya çağırdılar.

Yani yine başa döndük.  

Yazarın Diğer Yazıları