KRİTİK HAMLE
Merkez Bankası’nın başındaki ismin değişmesi bazı kesimleri oldukça öfkelendirdi.
Şimdiye kadar görevden alınan çok sayıda bürokrat oldu; ama sanırım ilk defa bu kadar tepki gösteriliyor.
Kimileri bankanın özerk oluşundan söz ediyor, kimi yeni atanan başkanın “intihalci” olduğu iddiasını atıyor ortaya, kimi de ekonominin kötüye gidişinin daha da hızlanacağını iddia ediyor.
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak Erdoğan’ın görevden alma kararının hemen ardından Twitter’dan bir mesaj paylaştı: "Bunu da gördük. Bağımsız TCMB'nin Başkanı, Cumhurbaşkanı tarafından kurumsal hedeflere ulaşılamaması gerekçesiyle bir gece yarısı görevden alındı. Bunu yapanlar bizim ekonomi yönetimimize güvenin deme hakkını kaybetmiştir. TCMB Sarayın elinde tutsaktır.”
İyi Partili Durmuş Yılmaz ise Merkez Bankası başkanının ancak emekli olunca görevden ayrılabileceğini, kimsenin onu görevden alamayacağını iddia etti. Kendisi de eski bir Merkez Bankası başkanı idi ve göreve geldiğinde laikçi medyanın hedefi haline gelmişti. Dönemin Cumhurbaşkanı A. N. Sezer, Erdoğan’ın Durmuş Yılmaz isminde ısrar etmesi üzerine başkanlığını onaylamak zorunda kalmış; ama Kemalist medya “yaşam tarzı” üzerinden Yılmaz’a uzun süre saldırmıştı.
Görevden almaya eleştirilerde bir sığlık bir acelecilik göze çarpıyor ki, bunun en büyük sebebi de tekrarlanan İstanbul seçimlerindeki sonuçlardır.
Türkiye’nin parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçtiğini ve bu yeni sistemde işleyişin farklı olduğunu, atamayı yapan cumhurbaşkanının aynı zamanda görevden almayı da yapabileceğini hesaba katmıyorlar.
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın görevden alınmasıyla ilgili şu ifadeyi kullandı: "Merkez Bankası'nın bağımsızlığı vitrinlikti, şimdi vitrinden de kaldırıldı. Kararla birlikte Merkez Bankası ile Devlet Demiryolları arasında bir fark kalmamış oldu."
Komünistlerin küresel kapitalist işleyişe bu kadar sahip çıkmasının da ayrıca değerlendirilmesi gerektiği ortada. Hele bir de MB ile Devlet Demiryolları’nın kıyaslanmasının ve bu şekilde bankanın aşağılanmasının mantığını anlamak oldukça zor. Öyle ya, DDY nasıl ki, ihtiyaçlar doğrultusunda projeler geliştirip hükümetten gerekli onayı ve sermayeyi aldıktan sonra çalışmalara koyuluyorsa, MB de ihtiyaçlar doğrultusunda projeler geliştirip hükümetin de onayı ile bunları yürürlüğe koymakla yükümlüdür. Özerk olması ona hükümet çalışmalarını engelleme, ekonomi politikalarını akamete uğratma hakkı vermez.
Neyse, biz devam edelim.
Ekonomistler, TÜSİAD ve basının kimi kalemleri ciddi eleştirilerde bulundular. Ülkenin ekonomisinin hükümetten özerk bir kurumun ve başkanın eline bırakılmasının gerekliliğine vurgu yaptılar.
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan görevden alma sebebinin faizle alakalı olduğunu ve başkanın “faizleri düşürmediği için” görevden alındığını söyledi. Yani oraya buraya çekmedi.
Başkanın görevden alınması sonrası muhalif ekonomist ve gazetecilerde genel kanaat ekonominin daha da kötüye gideceği yönünde.
Aslında bu kanaatten çok bir temenni gibi duruyor.
Şimdi ortada şöyle bir çelişki var.
Patates ve soğan üzerinden siyaset yapanlar, ekonominin kötüye gidişinden rahatsız olmazlar ki…
Fırsatçı sermaye için de muhalefet için de hükümeti zorda bırakacak bir ekonomik kriz kötü bir şey değil.
O zaman bunların kaygıları başka.
Görevden alınan başkan faizleri düşürmeyerek rantiyecilerin daha fazla kazanmasına, üretimin azalmasına, ithalatın patlama yapmasına neden oluyordu. Herkes biliyor ki, mevcut faiz oranlarıyla ülkede yatırım yapılması oldukça zor ve risklidir.
Erdoğan’ın MB başkanını görevden alması faizlerin geri çekilmesine yönelik bir hamledir. Ekonominin başında B. Albayrak’ın bulunuyor olması başlı başına bir handikaptır; ama birilerinin Erdoğan’ın hamlesine ilk anda “Kur” ile karşılık vermesi bekleniyor.
Doğu Akdeniz’deki kuşatmanın, S-400 meselesinin, güvenli bölge ve PKK tartışmalarının rahatsız ettiği Türkiye, yeni bir ekonomik saldırı karşısında ne yapabilir?
Erdoğan rakiplerinin kartlarını gördü ve sanırım kritik bir hamlenin eşiğindedir.