• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Amerika kıtasının keşfiyle birlikte kıtanın istilası ve altın’ının yağmalanmasının ardından üç asır bile geçmeden, dünyanın bugün en güçlü devleti haline gelen ABD’nin macerası başlamıştı. Emperyalist ve müstemleke ABD’nin tarihi iki temel damgayla damgalıdır: Topraklarını ellerinden almak için Amerikan yerlilerinin katliamı, çiftliklerde ve maden ocaklarında çalıştırmak için Afrika’dan alınıp getirilen Siyahların köleleştirilmesi hadiselerinin her birinin ayrı bir trajik hikâyesi var.
 
Açgözlü Avrupa devletleri de benzer yöntemleri kullanarak, dünyanın geri kalanını aralarında paylaştılar. Hindistan’dan Doğu Afrika ve Ortadoğu’ya kadar İngiltere, Batı Afrika’dan Hindiçin’e ve Mağrib’ten Okyanusya’ya kadar Fransa… Sibirya’yı Çarlar, Kongo’yu Belçika, Endonezya’yı da Hollanda kontrol etmeye başladı.
 
I. ve II. Dünya savaşının ardından, dünyanın bir diğer paylaşımı için daha önce bir imparatorluğa sahip olanlarla onları kıskananlar arasında kartlar yeniden dağıtıldı. 1945 sonrasının mağluplarının olduğu kadar galiplerinin de bitkin Avrupa’sı, ABD lehine hegemonyasını kaybetti. Her iki savaş da kendisi için bir zenginleşmek kaynağı olan ABD,  II. Dünya Savaşı sonundan itibaren iktisadi açıdan, Sovyet Sosyalist sisteminin çöküşüyle birlikte siyasi ve askerî açıdan dünyanın hâkimi haline geldi. Artık dünya, büyük şeytan tarafından idare edilmekte idi.
 
Amerikalı yöneticiler tarafından hayal edilen “Yeni Dünya Düzeni” ABD’nin dünya egemenliğinin bir başka adıdır. Haydut devlet, dünya hâkimiyetini perçinlemek adına Ortadoğu Coğrafyasında, İslam Ümmetinin bağrına, israil denen zehirli hançeri sapladı. ABD’nin ileri karakolu israilin yedi aydan beri katlettiği Filistinli sayısı 35 bini çoktan aşmış bulunmaktadır. Kendilerini doğru yola erdirmek için gönderilen nice Peygamber (a.s.)’i şehid etmiş bu nankör Yahudiler mi Filistinlilere merhamet edecek?  Küresel Emperyalizmin öncüsü ABD, eşittir israil’dir. 2.4 Milyon Filistinli Müslüman’ın mukim bulunduğu cennet asa Gazze diyarını ABD'nin sağladığı mühimmatla cehenneme çeviren büyük şeytan ve gayrimeşru çocuğu israil’den başkası değildir. İstediği an, istediği çapta ordularıyla dünyanın herhangi bir devletini işgal etme cüretini gösteren ABD, günümüz dünyasının en acımasız ülkesidir.
 
 
 ABD ile onun borçluları ve müşterilerinden oluşan Bir-leş-miş Milletler, ABD’nin isteklerinin kılıflanıp maskelendiği bir kayıt odası niteliğine bürünmüştür. Avrupa, Amerika için bir rakip değil, bir tabiidir. Askeri planda Avrupa, Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar bir yedek kuvvet rolü oynuyor.
 
Avrupa siyasi planda, aynı diktalara boyun eğiyor: Ortak Tarım Politikası (PAG), Amerika’nın büyük miktardaki tahıl ürünlerine dünya pazarını açmak için Fransa gibi, topraklarının yüzde 15’ini ekinsiz bırakmayı kabul ederek Amerikan Ticaret Örgütü’nün isteklerini karşılamaktadır. Amerika, tek kutuplu dünya piyasasında da baskın ve etkindir.  
 
Kültür planında Avrupa, Amerikan film ve televizyonun istilası karşısında yenik düşer. Mesela, Fransız sinemasının Amerikan Birleşik Devletleri’ndeki Pazar payı yüzde 0,5, Amerikan sinemasının Fransa’daki Pazar payı ise yüzde 60’tır. Kültürel emperyalizmden nasibini Batı Dünyası kadar İslam Dünyası da almaktadır.
 
Müslüman düşünür Roger Garaudy: “Avrupa’nın siyasi, maddi ve manevi bu uydulaşması, dünyayı sömürgeciliğin yeni bir safhasına soktu. Doğu’nun ve Avrupa’nın kudreti oyun dışı bırakıldığı veya bağımlı hale getirildiğinden, yeni tip bir sömürgecilik için meydan boş kaldı: Artık sömürgecilik, Avrupa’nın rakip emperyalizmlerinin sömürgeciliği değil, aksine dünya çapında, Amerikan hegemonyası altında merkezi ve totaliter bir sömürgeciliktir" der.
 
Simone Weil, Avrupa'nın Amerikanlaşması için şunları yazıyor: "II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'nın Amerikanlaşması vahim bir tehlikedir. Şayet böyle bir şey gerçekleşirse, neler kaybedeceğimizi iyi biliyoruz. Avrupa'nın Amerikanlaşması, elbette  yeryüzün de Amerikanlaşmasını hazırlayacaktır... Sonuçta insanlık mazisini kaybedecektir."