• DOLAR 32.202
  • EURO 35
  • ALTIN 2506.89
  • ...

   İbret, varlık ve olayları sebepleri ve sonuçları itibarıyla doğru bir şekilde değerlendirerek ders çıkarmaktır. Dünya hayatının bitmek tükenmek bilmeyen heyulaları içinde ne depremler ne de en büyük ibret olan ölümler bizi uyandırmadı. İnsan nisyanla malul bir varlıktır, çabuk unutuyor. Hem yaratıcısını hem de yaratıcısının koyduğu kuralları çabuk unutabilmesi sebebiyle Allah(cc.) insanlara gerek tarihi olayları gerekse çevrelerinde gördükleri varlık ve olguları hatırlatarak bunlardan ibret almalarını emretmiş, böylelikle insanları mutlu ve huzurlu yaşamın temelini oluşturan sağlam inanca ve ahlaki davranışlara yöneltmeyi amaçlamıştır.

 

    İnsanoğlu, bu dünyada kimi zaman ibret olan, kimi zaman da ibret alan bir varlık olarak tezahür eder. Hem kendi içinde kaosu aşamayan, barışı öteleyip devamlı savaş içinde olanlar, bütüncül değil de parçacı düşünüp ahkâm kesenlerin yeryüzünde vuku bulan olaylara ibret nazarıyla bakma ferasetinden mahrum kalacakları yadsınamaz bir hakikattir. Buna karşın olaylara ibret nazarıyla bakıp vahiy nuruyla yürüyenlerin, sürünenler karşısında nasıl da kutlu bir zafere erdiklerini bizlere Kur'an öğretmektedir.

 

    Kur'an-ı Kerim'de ibretlik hadiselere sık sık değinilmektedir: Bedir  Gazvesi'nde az sayıdaki Müslüman topluluk karşısında hezimete uğrayan müşrik ordusunun bozgunu, ilahlık iddiasında bulunan firavunun hazin sonu ve Hz. Peygamberle yaptıkları anlaşmayı bozdukları için Medine'den çıkarılan Nadiroğullarının sürgünü hadisesi, meseleye ibret nazarıyla bakanlar için çok önemli dersler barındırmaktadır. Çok değil, daha dün, bu coğrafyada, 2000'li yıllarda, üzerlerine sağanak sağanak musibetlerin indiği, zamanın üzerlerine abandığı müminler, yaşadığı bin bir zorluğun ardından Allah'ın izniyle kolaylığa erişen yiğitlerin hayat hikayesi bu ibretlik hadiselere en güzel örnek değil midir?

 

   İbret kavramı Kur'an-ı Kerim'de ayrıca insanları hidayete götürecek sürecin önemli bir aşaması olarak da sunulmuştur. Çevresinde gördüğü varlıklar ve olgular üzerinde düşünen insan eşyanın yaratılışındaki güzelliği, uyumu eşsizliği fark edecektir.  İbret nazarıyla bakıp gördüklerinden ve yaşadıklarından dersler çıkararak bunların ardındaki görünmeyen sebebe, yaratıcıya ulaşacaktır.

 

    Kur'an'da ibret kavramının çoğunlukla "akıl sahipleri" ve "basiret sahipleri" ile ilişkilendirilmiş olması bir hikmete mebni olsa gerek. Doğrusu, kişinin ibret alabilmesi için hem tabiatın yaratılış ve işleyişini ortaya koyan nesne ve olgulara, hem de sosyal hayattaki olaylara derin bir sezgi ve kavrayışla bakması, akli ve kalbi yeteneklerini kullanması gerekir. Aslında insan bunu gerçekleştirebilecek yetenekte yaratılmıştır. Fakat yaratılışına sırt çeviren, yaratıcısını unutmuş, ilahi mesaja kulak tıkayan ve körü körüne karşı çıkan ve bağlanan, diğer deyişle gaflete düşmüş kimselerin ibret almaları mümkün değildir.

 

   Şüphesiz her şeye ibret gözüyle bakabilen kimse, bir yandan etrafındaki varlıkların ne kadar mükemmel bir düzene sahip olduklarını görecek, aklıselim davranıp yaratılanlardan hareketle yaratana ulaşarak Allah'a imanı artacaktır. Tarihi hadiselerin ibretle değerlendirilmesi ise kişilerin veya toplumların hem aynı hatalara tekrar düşmemelerini hem de iyi örnekleri takip etmelerini sağlayarak tarihin mutlak bir tekrardan ibaret oluşunu engelleyecektir.

 

    Bu bağlamda mümine düşen görevlerden biri de gördüklerine daima ibret nazarıyla bakmasıdır. Mümin, varlık ve olguların görünüşüne değil iç yüzüne ve akıbetine bakar, sonunu görür, ona göre hazırlık yapar. Hz. Peygamber(s.a.v)'in müminlere kabirleri ziyaret etmeleri yönündeki tavsiyesi bu amaca matuftur. Zira ölüm/kabir mümine kendisini bekleyen akıbeti hatırlatan büyük bir ibret vasıtasıdır. Nihai akıbetini hatırlayan mümin, kendini bu sefere hazırlar ve böylelikle dünya ve ahiret mutluluğunu kazanır.

   Rabbim gafletten uyandırıp ibret nazarıyla bakanlardan eylesin!