• DOLAR 34.196
  • EURO 37.098
  • ALTIN 2981.099
  • ...

    Hikmetin başı Allah korkusu ise, ibadetlerin başı da namazdır. Çünkü "İslam'da namaz, vücutta baş gibidir." Başsız vücudun ayakta dolaşması ne kadar anlamsız ise, namazsız dinin ayakta durması da o kadar abes olur. Elbette ki dini ayakta tutan namaz, Efendimiz(s.a.v)'in namazı gibi ikame edilen namazdır. Namaz, dinin kolonları mesabesindedir; binanın ağırlığını taşıyan bu kolonlar, hasar görüp yıkılırsa binanın yıkılması da kaçınılmaz olur. Yazık, çok yazık! Namazsızlık hastalığına müptela nice canlarımız, ne acıdır ki enkazın altında halen can çekişmekte ve istimdat dilemektedir. Soruyorum: "Allah'tan yardım" anlamını da taşıyan namaz gibi büyük bir ibadetle arasına mesafe koyana Allah yardım eder mi?

   Dostlar! İbadetin muayyen bir vakti yoktur, kaldı ki farz namazların muayyen vakitlerde kılınmasını Resulü' Ekrem(s.a.v)'den öğreniyoruz. Allah'ın namaz gibi belli ibadetleri bize farz kılması ise, diğer ibadetlere hazırlık ve onları kontrol içindir. Efendimiz(s.a.v) Allah'a kulluk noktasında insanların en önde geleniydi. O, insanlık için rol modeldi. O'nun hayatında zikirle kulluk ayrı gitmezdi. Ümmetine olan her emri ve nehyi onun Allah'ı tesbih etmesinin nişanesiydi. Sükûtu ve sessizliği dahi zikirdi. Alıp verdiği her nefeste, otururken, yatarken, yürürken, savaşırken, hülasa, verdiği her solukta Allah vardır. Allah, bütün genişliğine rağmen, yeryüzünde dolaşırken daralan, nefessiz kalan ve umutsuzluğa kapılan yığınlara karşın; Cihad meydanında namaz ve sabırla kuşanıp şehadet şerbetini içen  Aytaç yüzlü Sacidler için ise "Yar"dı.

    Hz. Peygamber sabah namazını ikame ettikten sonra namaz kıldığı yerde oturur, güneş doğuncaya kadar Rabbini tesbih ederdi. Güneş doğunca, "Allah'ım! Senin için sabahladık, senin için akşamladık. Senin için yaşıyor, senin için ölüyor, diriliş ve dönüşümüz de Sanadır" derdi. 

     İslam'da namazın ibadet içindeki önemi büyüktür. Efendimiz(a.s) bir hadislerinde "Kıyamet gününde kulun ilk sorguya çekileceği amel namazdır. Şayet namazın hesabı doğru çıkarsa diğer hesaplarını Allah tamamlayacaktır. Şayet eksik olursa diğer hesapları da eksik kalacaktır" buyurmaktadır. 

    Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde müminlere tevhitle birlikte namazın emredilmesi tesadüf olmasa gerek. Küfürden imana geçişin ilk ameli tatbikatıdır namaz... Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v)'in, insanlara: "Müslüman ol ve kurtul" çağrısından sonra öğrettiği ilk şey namazdır.

   " İman eden kullarıma söyle, namazı gereği gibi yerine getirsinler..."  ( İbrahim Suresi:31

" Onlar ki Kitab'a sımsıkı sarılırlar, namazı ikame ederler. Elbette biz onların ecrini zayi etmeyiz."  ( A'raf  Suresi: 170)

Resulullah(s.a.v) Medine'ye Müslüman olmak için gelen heyetlere Medine'de bir müddet kalmalarını, İslam'ın esası namazı ve kıraat edecekleri Kur'an'ı öğrenmelerini isterdi. Memleketlerine dönmelerine bundan sonra izin verirdi.

    Namazın, tevhid akidesinin vazgeçilmez rukünlerinden olmasının hikmeti, bütün ibadetleri kapsamına almasındandır. Çünkü namaza katılım hem dilimizle hem kalbimizle hem de bedenimizle olmaktadır. Rükusuyla, secdesiyle, kıyamıyla, kıraatıyla ve özellikle de manasıyla eda edilen namaz, elbette Rabbimizle olan ilişkilerimizi kontrol eden ve düzenleyen bir ibadettir. Bu sebeple daha İslam'ın ilk günlerinde, davetin başlangıcında Mekke'de farz kılınan namaz, İslami farzların birincisi olmuştur."

    Dostlar! "Allah(cc.), toplumun ıslahı ve toplum düzeninin emniyeti için bize bir yol gösteriyor. Bu yol, ilk unsur olan Müslüman aile reisinden başlıyor. Ebeveyn,  ilk önce kendisini sonra da ikinci unsur olan aile bireylerini ve akrabalarını ıslah etmesi gerekir. Çünkü işin merkezinde aile reisi vardır. Aile reisi kendisini ıslah ettiği zaman ilişkili olduğu diğer efradın da ıslahı daha bir kolay olur.

   "Ailene namazı emret" buyruğu, varlık binasındaki ilk unsurun düzgün olması içindir. Varlık binasındaki ilk unsur aile reisi, düzgün olur ve aile fertlerinin her birine namazı emrederse, varlık binasındaki her bir ferdin hali düzgün olur. Bunun için sosyal boyutu da olan namazın açıktan kılınması gerekir. Ebeveyn, namazın ehemmiyetinin zihinlere yerleşmesi için namazını çocukların yanında eda etmeye gayret göstermelidir.

    Hz. Ömer(r.a) gece kalkar, uzun uzun namaz kılardı. Sonra namaz için ailesini uyandırırdı. Şayet kalkmazlarsa yüzlerine su serperdi. Çünkü namaz uykudan daha hayırlıdır. Bu gibi vakitlerde uyumak beden için bir rahatlık da olsa namaz kılmak daha faziletli ve üstündür. Her aile reisinin, Hz. Ömer gibi bu vakitlerde Allah'ın huzurunda kıyama durması, rükua varması ve secdeye gitmesi kendisi için yeter. Çünkü devam edene namaz manevi güç verir. Bundan dolayı huzurlu, mutmain, dikkatli ve hoşnut bir şekilde namazdan çıkar.  

    Allah Resulü(a.s) darlanınca: " Ezanla bizi rahatlat ey Bilal!" derdi. ( Ahmed)

" Namaz göz aydınlığım kılınmıştır."  ( Ahmed, Hâkim)

" Çocuklarınız yedi yaşına girdiklerinde onlara namazı öğretin..." ( Ebu Davud) hadis-i şerifleri ebeveyn için kayda değer parametrelerdir. 

    Dostlar! Çocuklarımızı, Allah Resulü'nün tavsiyelerine ve uyguladığı metotlara uygun eğitmeli ve onlara namazı sevdirmenin yollarından haberdar olmalıyız. Anne ve baba, namaz hususunda gevşek davranıp namazlarını güzel bir şekilde eda etmemeleri ailenin tamamı için bir kusurdur. Doğrusu namazın, dinin kolonu hükmünde olduğu, kolon yıkılırsa aile efradının tamamının enkaz altında kalıp can çekişeceği bilincini bütün aile efradına aşılamalıdır.  

Rabbim, bizi ve neslimizi namaza devam eden kullarından eyle!