• DOLAR 34.542
  • EURO 36.5
  • ALTIN 2878.8
  • ...

Dünya'nın en kadim şehirlerinden biri olan Kudüs, doğusu ve batısıyla Filistin'in başkenti olup Akdeniz ve Ölü Deniz'in kuzey sınırı arasında yer almaktadır. Kudüs ismi Kur'an'da doğrudan geçmemekle birlikte bu şehirden Mescid-i Aksa'nın mübarek kılınan çevresi şeklinde bahsedilmiştir. Bu bağlamda bulunduğu bölge "mukaddes topraklar” olarak nitelendirilmiştir. Efendimiz Muhammed(s.a.v)'in Hadis-i Şeriflerinde de Mescid-i Aksa'nın, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebi ile beraber ziyaret amacıyla seyahat edilebilecek üç mescitten biri ve yeryüzünde Mescid-i Haram'dan sonra inşa edilen ikinci mescit olduğu hakikatine doğrudan vurgu yapılmaktadır.

Hicretten önce iki veya üç yıl süreyle Hz. Peygamber(s.a.v)'in Kâbe'yi de önüne almak suretiyle Kudüs'e yönelerek namaz kıldığı Medine döneminde on altı veya on yedi ay kadar bu uygulamanın devam ettiği, daha sonra kıblenin Mekke şehrinde bulanan Kâbe'ye çevrildiği bilinmektedir. Resulullah(s.a.v)in sağlığında belli bir dönem için Kudüs'ün kıble olarak tercih edilmesi, Müslümanların bu şehri manen merkez olarak görmelerinin sebeplerinden birini teşkil etmiştir. Hakeza, Hz. Peygamber'in, Mescid-i  Haram'dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa'ya  gece götürülmesi şeklinde gerçekleştirilen İsra ve Mirac mucizelerinde Kudüs'e gitmiş olması Dünya Müslümanları için bu şehrin önemini daha bir arttırmıştır.

Kudüs, Hz. İbrahim' den itibaren pek çok peygamberin yaşadığı, mukaddes belde olarak da tanımlanan bir bölgede bulunması, Allah'ın peygamberi Hz. Süleyman'ın inşa ettiği Beytül Makdis'i barındırması açısından önemli bir yere sahip olmuştur.  Müslümanların ilk kıblesi olan ve içinde Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Kudüs, Müslümanların 2. Halifesi Hz. Ömer(r. a) zamanında fethedildi. Kudüs'ü savaşmadan İslam topraklarına katan Hz. Ömer, Davud (a.s)'ın Mihrabı'nda namaz kıldı ve ertesi gün Kutsal Kaya'yı ziyaret etti. Bilahare oradan getirttiği toprakla bir cami inşa ettirdi. Hristiyanların, Yahudilerden intikam almak maksadıyla çöplük haline getirdikleri "Davud Mihrabı"nı da temizledi. Sadece burayı değil, Hıristiyanların Fransızca Saint Sépulcre (Kutsal mezarlık) dedikleri ve Hz. İsa(a. s)'ın türbesinin yapıldığına inandıkları yeri de onların istedikleri şekilde bıraktı.

Böylece Kudüs'te, oranın fatihleri Müslümanlar kadar, Yahudiler ve Hıristiyanlar da kendi dinlerini serbestçe yaşayabildiler. Müslümanların beş yüz yıl boyunca hüküm sürdükleri Kudüs'te, diğer din mensuplarına karşı da hoşgörülü davranıldığını insaf sahibi Hıristiyanlar şahittir. Müslümanların bu hoşgörülerine rağmen, Kudüs'ü Müslümanlardan almak için yapılan Haçlı savaşlarında maalesef yüz binlerce Müslüman katledildi. Öyle ki Kudüs sokaklarında oluk oluk Müslüman kanı akıtıldı. 

  1. Yüzyılda Hıristiyanlık büyük değişim geçirdi ve Papa, İmparatorun egemenliğinden çıkarak bütün Hıristiyan dünyasının lideri olduğunu ilan etti. Bu siyasi güçten sonra Papa, Hıristiyan Dünyasına dağılmış şövalyelere çağrıda bulunarak onları kendi etrafında topladı ve ateşli konuşmalar yaparak, Hıristiyanları Kudüs'e yürümeleri için galeyana getirdi. Kudüs'ü Müslümanlardan alma karşılığında kendilerine cennet vaat edilen, Avrupa kıtasında ayyaş ayyaş gezen binlerce Hıristiyan, Kilise'nin sağladığı silahlarla donatıldı. Artık "İsa'nın mezarını kurtarmak için" yola koyulan Haçlılar, intikam ve kin ateşiyle tutuşup sadece Yahudi ve Müslümanları değil, kendilerinin emrine girmeyen Hıristiyanları da öldüren bir eşkıya sürüsüne dönüşmüşlerdi.

Binlerce Macar ve Bulgar Hıristiyan'ını dahi katleden Haçlılar, İstanbul'a varınca da şehri yağmalamaya başladılar; hatta çatılardaki kurşunları söküp Yunanlılara sattıklarını batılı tarihçiler bile yazmaktadır.  Papanın telkinleriyle Müslümanların kafataslarında şarap içmek Avrupa'nın çeşitli bölgelerinden toplanan ayyaş ve serseri gençlerinden bu beklenirdi.

Hatay'dan sonra Kudüs'ü ele geçiren Haçlılar, Hz. Ömer camisine sığınmış olan binlerce Müslüman'ı, çoluk-çocuk; genç-ihtiyar demeden katlettiler. İşte medeni Avrupa'nın (!) üzerine temellerini inşa ettiği değerler bundan ibarettir. Vahşiler tıynetlerinin gereğini yapıyorlardı. Camide akan Müslüman kanı, Haçlı süvarilerinin dizlerine çıkacak kadar yükselmişti. Haçlılar, ibadet maksadıyla yalın ayak olarak önce Saint-Sépulcre'nin üzerine çıkıyorlar; vahşette sınır tanımayan bir Vandalizm örneğini sergileyip şehri yağmaladıktan sonra katliama başladılar.

Bu yağmalama ve katliam olayları, Haçlı Seferlerinin başladığı Batı Avrupa'dan Kudüs'e kadar olan yerleşim bölgelerinde öylesine yayıldı ki, o bölge sakinleri dağlarda gizlenecek sığınaklar arıyorlardı. Bu yamyamlar sürüsü İstanbul'dan itibaren Antakya, Trablus gibi merkezleri dahi işgal ederek din ayırımı yapmaksızın önüne gelen bütün insanlara vahşi bir soykırım uyguladılar.

(Devam edecek...)