• DOLAR 32.542
  • EURO 34.894
  • ALTIN 2422.072
  • ...

Sözlükte; "bilen, gören, hazır olan haber veren, muttali ve tanık olma" anlamlarına gelen şehid kavramı, şahid kelimesinin mübalağası olarak da kullanılmaktadır. Şehid kelimesinin çoğulu şühedadır. Kur'an'da şehit kelimesi 35 defa, şüheda kelimesi ise 20 defa geçmektedir. Bunun için, sırf Allah rızasını gözeterek O'nun yolunda öldürülene şehit, bu olaya da şehadet denilmektedir. Kur'an'da çeşitli formlarda zikredilen şehadet kavramının 160 defa geçtiğine rastlamaktayız. Şehadet, “bilmek, hazır olmak, yetişmek, tanıklık etmek, ikrar etmek ve haber vermektir."  

Dostlar, şubat ayı şehadet ayıdır. Yezitlere boyun eğmeyen Hüseyni yiğitlerin, zalimlerin elleriyle pak kanlarının bir cemre misali toprağa düştüğü, Allah yolunda akıtılan bu kanların yeryüzü damarlarına kadar yayıldığı, dahası şehitlerin kanları davamız için zindelik, bereket ve muzafferiyete kapı araladığı da unutulmamalıdır. Şubat ayı gelince okulda, üniversitede aynı sıra ve mekanları paylaştığımız, mazide hemhal olduğumuz nice dostun veda etmeden rablerine dönüşleri gelir aklımıza. Bunun için hüzünlenir ve hazanı yaşarız çoğu kez.

Şehit olarak aramızdan ayrılan bu yiğitler, Allah'ın kendilerine vaat ettiği nimetleri daha cennete girmeden önce hazır olarak görüp onlardan yararlanmaya devam ediyorlar. Kıyamet saatinde kendilerinden, Hz. Peygamber(as.)'le birlikte geçmiş ümmetler hakkında şahitlik yapmaları istenir. Onların cennet nimetlerine erişme anlarına Allah ve melekler de şahitlik eder, hem şehit oldukları sırada rahmet melekleri yanlarında bulunup ruhlarının cennete yükselişine şahit olurlar. Ya Rab! Biz aciz kulların da bu yiğitlerin imanlı yaşayışlarına ve hayırlı bir şekilde öldüklerine şahitlik ediyoruz.  

İslam'ın hükümlerinin temel amacı; Müslümanın din, can, mal, ırz, namus ve nesil güvenliğini korumaktır. Kaldı ki insanın yeryüzünde insanca yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi bu beş temel değerin korunmasıyla mümkündür. Hayatın korunması da bunlardan birisidir. Ancak şehadet, gerektiğinde başta dinin korunması olmak üzere daha yüce ve hedef ve gayeler uğruna can vermek de İslam'ın tasvip ve teşvik ettiği bir davranıştır. İşte bu yüce gayeler uğruna mücadele edip can veren yiğitler şehit olmakla birlikte hesap günü şahit de sayılmışlardır. Nitekim İslam'ın tebliğ edilmesi, inananların dini ilke ve ölçüleri öğrenmeleri ve buna uygun bir hayat yaşayabilmeleri için de bu uğurda her zaman mücadele vermeyi gerektirir. 

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın! Bilâkis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar." (Al-i İmran:169-170) 

Allah(cc.)'ın Kur'an'da çokça övüp teşvik ettiği şehadet mertebesini herkesten önce ve herkesten çok Allah Resulü Hz. Muhammed Mustafa(s. a. v) arzulamıştır. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun ki Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim!" (Buhari, Müslim) 

Yine bir hadislerinde: "Ölüp de Allah katında hayırlı bir mertebeye erişen insanlar içinde, şehitten başka hiç kimse kendisine içindekilerle birlikte dünya verilecek olsa bile yeniden dünyaya gelmek istemez. Şehit, şehadetin ne kadar üstün bir mertebe olduğunu gördüğü için dünyaya dönüp bir defa daha şehit olmayı arzular" buyurmuşlardır. 

 Allah yolunda şehit olanların "ölü" olduklarını düşünmek doğru değildir. Ölü, hayatı sona eren, duyuları yok olan, bu nedenle hiçbir şeyi algılayamayan kimse demektir. Oysa Allah yolunda öldürülenler böyle değillerdir; onlar görünürde ölmüş olsalar bile Allah'ın kendilerine bahşettiği özel bir hayatla diridirler. Onların hissetme, lezzet ve zevk alma kabiliyetleri vardır; Allah katında onlara bol nimetler, geniş rızıklar sunulmakta ve mutlu bir hayat yaşamaktadırlar; fakat dünyadaki insanlar bunu fark edemezler. Çünkü şehitlerin hayatları mahiyet ve boyut bakımından dünyadakilerden farklıdır. 

Müfessirler bu tür ayetleri ruhun ölümsüzlüğü inancıyla açıklamışlardır. Onlara göre ölüm olayı, ruhun bedenden ayrılmasından ibarettir. Ölen ruh değil bedendir, diyorlar. Şehitler şehadetlerinden sonra ahiretteki güzel makamlarını görerek onunla mutlu olurlar; zalimlerin ruhları da cehennemdeki yerlerini görerek bundan elem duyarlar. Şehitler Allah nezdinde dünyalılara verilenden daha güzel ve daha büyük nimetlere mazhar olurlar. 

Rabbim biz aciz kullarını da şehit ve şahitlerden yazsın inşallah!