• DOLAR 34.607
  • EURO 36.276
  • ALTIN 2983.003
  • ...

Ulema, İslam dünyasının ahlaki örnekleri, kültürel hafızası, dirayeti, feraseti, ilmin öncüsü olmasının yanı sıra en önemli birleştirici unsurlarından biri olmakla kalmamış, farklı siyasi ve sosyal özellikler gösteren Müslüman toplumlar arasında zihniyet, bilgi, toplumsal değer birliğini ve sürekliliğini sağlamış bir lokomotif gücündedir. Küfrün baskı ve tehditlerine aldırmayan İslam ulemasının öncülüğünde, muazzam/muhteşem kıyamlar ve inkılaplar gerçekleşmiştir. İslam toplumlarının ilmi, kültürel ve siyasi önderleri olarak temayüz eden söz konusu âlimler, mücadele ettikleri coğrafyada dikta rejimlerin ya da mütekebbir zalimlerin burnunu sürtüp tüm mazlumların ve mustaz'afların umut ışığı olmuşlardır.   

Âlimler Peygamberlerin varisidirler. Bu nedenle görevleri peygamberlerin göreviyle özdeşleşmektedir. Âlimler, "ibnü'l vakttir"; yani vaktin çocuğudurlar. Çünkü onlar, vakitlerini, her anlarını şuurlu ve özde yaşamaya çalışırlar. Âlimler, zamanın kıymetini iyi bildikleri için vakitlerini malayani şeylerle geçirmezler. İmam Şafi: "Zaman kılıç gibidir, sen onu gereği gibi kullanmazsan o seni kullanır. Gücünü yararlı faaliyetlerde kullanmazsan o seni yanlışta kullanır" der. Ulema, her meselede ince düşünen, ince çizgide yürüyen ve hesabını tutturandır. Dahası, ulema, peygamberlerin mirasını insanlara götüren hamiller ve muallimler mesabesindedir. Fertlerle milletler arasında iletişimi sağladıkları için bir yönüyle de diplomat sayılırlar. 

 Ulemanın misyonu büyüktür; yaşadıkları dönem ve sahip oldukları kültür ve bulundukları konum itibarıyla değişik projeler üretip İslami hareket önündeki tıkanıklıkları açmalı, kısır döngüye meydan vermeden genç kuşağın sağlıklı düşünmesini sağlamak adına onları sahih kaynaklarla buluşturup doğru zamanda ve doğru mecrada yürümelerini sağlamak için mücadele etmelidir. İmam Gazali, ulemanın misyonu cümlesinden: "Ey zalimler! Ve ey Allah'tan korkmazlar! Kendinize çeki düzen verin, yaptığınız günah ve zulümden vazgeçin" der. Bu bağlamda Cemaleddin Afgani ulemanın misyonu arasında şu hususları sayar:  

 1) İslami prensiplere sarılmak. 

2) İslam Toplumunu dahili ve harici despotizmden korumak. 

3)Dünya İslam Birliği'ni sağlamak. 

4) Bilim ve teknolojide batı seviyesini yakalamak. 

"O Allah ki, ümmîlere kendi içlerinden, onlara ayetlerini okuyacak, onları her türlü günah kirlerinden temizleyip arındıracak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir peygamber göndermiştir. Oysa onlar, daha önce apaçık bir şaşkınlık ve sapıklık içindeydiler" (Cuma,2) ayeti, doğrudan Peygamberlerin misyonunu takdim eden bir ayettir. Ayetin muhtevasından yola çıkarak şunları söyleyebiliriz: 

a) Ulema, Allah'ın ayetlerini okuma, insanlığa vahyi öğretme ve toplumda yaygınlaştırmayı ifade eder. 

b) Peygamberler, sapıklık ve kötü gidişat içinde bulunan toplumlarda eğitsel ve kültürel bir inkılap gerçekleştirerek halkları ruhi ve bedensel yönden terbiye eden kişilerdir. Milletleri kibir, nifak ve şirk bataklığından kurtarıp sahili selamete kavuşturma misyonunu yüklemişlerdir. 

c)İnsanlara hikmeti öğretirler. Zaman ve mekân şartlarını gözeterek insanların ihtiyaç duydukları hususları öğretirler. Eğitim öğretim adı altında bir nesli öğütüp aptallaştırmaz ve kindar bir nesil yetiştirmezler. 
d) Kitabı öğretmekten gayede ise, bulundukları toplumu cehaletten koruyup medeni ve muasır bir toplum seviyesine yükseltmektir
. 

Demek ki ulemanın asıl görevi ruh, beden ve topluma yöneliktir. Ulemanın yaşam tarzı insanlar için model teşkil eder. Hem insanlar fakru zaruret içindeyken dinden geçinen bir kısım zevatın sırça saraylardan hitap etmesi bir işe yaramayacağı da ortadadır. Yapmadığını söyleyen insanların sözleri her zaman için havada kalır, hedefini bulmaz. Kaldı ki ''ehli hal' olmayan, empati yapmasını bilmeyen, halkın derdiyle dertlenmeyen bir âlimin, toplum nezdinde  ehlü'l-hal ve'l-akd vasfını yitireceği de bir hakikattir.  Böylesi ulema, bu yanlış hallerini düzeltmedikleri için Kur'an-ı Kerim'in Saff Suresinde kınanmışlardır. Bunlar, halkların geleceğine yön veremeyeceği gibi, insanlığa umut ve ışık olacak projelerden de yoksundurlar. Sünnetullah'a uygun bir hayat tarzı sergilemeyen toplulukların akıbetleri için ulema, ufukta insanlığı bekleyen musibet ve belaların kaçınılmaz olduğu hakikatini yüksek perdeden hatırlatmalıdır. 

Hülasa, ulema insanlık için bir güneş, bir nur ya da kandil mesabesindedir. Onlar, insanlığa erdemi, aklıselim davranmayı tavsiye edip aklıselimin çirkin gördüğü tüm söz, davranış ve eylemlerden alıkoymaya çalışır. Halkların çarpık inanç, ideoloji, adet ve geleneklerden kurtulmaları noktasında da sadece elini değil, gerektiğinde bedenini de taşın altına koymalıdır.