Dünya Sevgisi
Her yanlışlığın temelinde dünya sevgisi yatmaktadır, desek umarım birileri bize kızmaz. Kızsalar dahi bu gerçeği değiştirmez. Mesela zor zamanda karşılaştığı türlü musibetlerin üstesinden gelen ve bin bir türlü belanın belini yere getiremediği nice yiğidin aklını çeldi dünya. Ve hem nice aşığın, nasıl da yolunu kesti dünya. Dünyanın çeşitli süsleri, çiçekleri ve yeşillikleriyle sarhoş kesilen nice divanenin aklını çeldi dünya. Dün yol arkadaşım ve sırdaşım dediğin nice dostun ayağını tökezletti dünya. Kim bilir kaç insanın boynuna idam kemendi geçirdi dünya? Dün zorlu süreçlerden geçen bu ümmetin evlatları, ne de çok zorluk yaşamıştı.
Geçmişte yol arkadaşlığı yaptığımız bu dostların mücadelenin en kolay zamanında tökezleyip kenara çekilmeleri, tamamen onların tercihi olsa gerek. Birileri onları asla böylesine bir tercihe zorlamadı. Hem hiç kimse kolay kazanılmadı ki kolay harcanılsaydılar. Elbette onların bu hallere düşmesine üzülmüyor da değiliz. Her şeye rağmen, Allah (c. c)'ın inayeti ve yardımıyla birçok zorluğu geride bırakıp camia olarak bu günlere gelindi. Tabi bu günlere öyle kolay gelinmedi. Nice bedeller ödendi bu yolda. Şu halde, tebliğ ve davet çalışmalarının rahat sürdürülmesinin zeminini hazırlayan insanların hakkını da takdir etmek lazımdır. Şehitlerin kanının bereketi ve zindanlara düşmüş Müslümanların emeği, İslam davasının bugünlere gelmesine yardımcı olmuştur.
Kaldı ki davanın zor günlerinde ipi göğüsleyen rehberlerin ve azizlerin hakkını da ayrıca teslim etmek lazımdır. Onlar azim ve çabalarıyla nice olmazları başaran mübarek insanlardır. Dünyanın gaile ve şerlerini def eden onlar, ayrıca şerlerin ve aldatmaların hangi kapıdan geldiğini iyi idrak ettikleri için de muvaffak oldular onlar. Allah yoluna baş koydular, üşenmeden bu uğurda kimi şehid düşmüş, kimi de gazi olmuştu. Kimisi de İslam ve Kur'an yolunda çeyrek asır zindanlarda çile doldurdu ve sabır tüketti.
Bir kısım insanımızın dünya sevgisine kapılarak zafiyet göstermesi, bedel ödemiş mazlumların emeklerine halel getirecek olması hasebiyle de, nahoş bir örneklik teşkil etmiştir. Ne acıdır ki,dünya, dava yolunda tökezleyen bu bahtsızları, bunca emeğin ardından ağlarına düşürmüştü. Bunca sermayelerini dünya sevgisi uğruna bir nevi orta yerde ateşe vermişlerdi. İtibarlarını yerle yeksan etmişlerdi onlar. Öyle ki, dünyaya bel bağlayıp itimat ettiler ve dünyaya en muhtaç oldukları anda da, bu defa dünya onları mahrum etmişti. Doğrusu, her kim ki dünyayı kendine kıldı yar, dünya kendisine oldu ağyar.
Elhasıl, dünya ağacının dalından hasret meyvesini devşirenler, yedikleri meyveyle ciğerleri paramparça oldu. Dünyanın elden gitmesine daima hasret kaldılar onlar. Hem aldandılar, hem dünyanın hilelerinden feryad ettiler, ancak ne fayda. Bu feryada kim yardım edebilirdi ki? Bu tipler- Allah muhafaza- cehennemde ümitsiz kalan ve rabbimizin kendilerini muhatap almadığı zavallı bedbaht tiplerden başkası değildi.
Efendimiz Hz. Peygamber(s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Dünya tatlı ve yemyeşildir. Allah Teâlâ(c. c), sizi dünyada kendisine halife yapmıştır ki sizin nasıl hareket ettiğinizi görsün! Dünya İsrailoğulları için yayılıp döşendiğinde elbise, koku, kadın ve ziynetin içerisinde yollarını şaşırdılar!
Allah Resulü(s.a.v) bu sözü, insanın sevgi beslediği dünya ziynetlerinin gelecekte bir paçavra misali çürüyeceğinin işaretidir. Doğrusu insanın süs ve ziynet içerisinde görünen iskeleti öldükten sonra çürüyüp toprak olacağı da bir hakikattir.
Hz. İsa(a.s): " ...Dünyayı bir geçit edininiz! Onu ahiret gibi tamir etmeyiniz! Bilin ki her hatanın kökü dünya sevgisidir..." buyurmuş.
Rabbim ayaklarımızı hak yolda sabit kılsın! Müslüman olduktan sonra Müslümanca yaşamayı ve Müslümanca ölmeyi nasip buyursun!