Siyonist terör çetesi-3
İsrail, 30 Mart 1976'da Filistin'in kuzeyindeki Celile bölgesindeki Müslümanlara ait binlerce dönüm araziye el koydu. Bunun üzerine Filistinli Müslümanlar gasıp terör rejimini protesto etmek için gösteriler düzenlemeye başladılar.
HAMAS'ın Lideri İsmail Heniyye: "Dönüş Yürüyüşü zaman ve mekânı aşarak gurur ve onur ufkuna intikal etmiş ve caydırma aşamasına geçmiştir. Hiç kimse çocuklarımızı caydıramaz" diyerek direniş hareketinin kararlı duruşunu bütün dünyaya ilan etmiş bulunmaktadır. Ümmetin iftiharı HAMAS'ın, gasıp çete karşısında izzetli direnişi bize zafer umutlarımızı yeşertmektedir. Mücahitlerin Filistin'in diğer kentlerinde ve Gazze şeridindeki pervasız direnişi, Filistin ve Kudüs davasını sürekli İslam Dünyasının gündeminde tutması açısından önem arz etmektedir.
Yahudilerin hafızası nisyan ve isyanla maluldür. Şöyle bir geriye dönüp aklıselim tarih sayfalarını karıştırsalar neyle karşılaşacaklarını tahmin ediyorlardır. Mesela Haçlılar Kudüs'ü ellerine geçirince Yahudileri sinagoglarına doldurup yaktıklarını görecekler.
Hz İsa'nın doğumundan 63 yıl önce Roma kralı Pompee Filistin'i işgal etti. Filistin ilk başlarda Roma'ya bağlı bir monarşi, daha sonra Roma'nın bir vilayeti olmuştu. Yahudilerin İkinci Bar Kochba ayaklanması bastırıldıktan sonra büyük tapınakları Romalılarca tahrip edildi. Yahudiler zelil bir halde buralardan kaçıp Akdeniz limanlarına kaçmışlardı. Öyle ki İsrail kavminin varlığı Filistin'de sona ermişti. Zaten 1170'de Kudüs'ü ziyaret eden Yahudi Tuleytullu Benjamin bütün Filistin'de sadece 1440 Yahudi bulunduğunu yazmakta. Nahum Gerondi ise 1257'de Kudüs'te iki Yahudi ailesine rastladığını söylemektedir.
Yahudiler Filistin'e "babalarının toprağını" özledikleri için değil, salt işkenceden kurtulmak için geri dönmüşlerdir. XV. Yüzyılda Filistin'e ilk gelen İspanyol Yahudileriydi. Yoksa birileri onları davet ettikleri için gelmemişlerdi. Yahudileri İspanya'dan kaçırtıp ümmetin başına bela eden kesinlikle katiyen Hıristiyan kralların hoşgörüsüzlüğü ve engizisyon zulmünden başkası değildir.
Onlar İberya yarımadasında Müslümanlarla birlikte sekiz yüz yıl geçirdiklerinde buna ihtiyaç duymamışlardı. Çünkü Müslümanların egemen oldukları topraklarda ehli kitabın hakları gözetildiği için Yahudi aileler hayatlarından memnun idiler. Üstelik onların din ve can güvenliği İslam Devleti'nin teminatı altındaydı.
İspanyollar, Endülüs`te on binlerce Müslümanın kanına girerek bütün şehirleri yakıp yıktılar. Haliyle bu yıkım ve talandan Yahudiler de bir nebze etkilenmişti. Buradan göç eden çok az bir Yahudi topluluğu Filistin'e, çoğunluk ise Fransa, Hollanda, İtalya, Mısır, Kıbrıs ve Balkanlara yayılmıştı.
1845'te Filistin'de 350.000'e ulaşan bir nüfus kesafeti arasında sadece 12.000 Yahudi yaşıyordu.1880'de ise 500.000 kişinin içinde 25.000'e yükseldiler. 1917 Balfour bildirisinden sonra yirmi yıl süren Siyasi Siyonizm ve "geri dönüş" propagandası sonucu Rusya, Polonya ve Romanya'daki Yahudiler güya soykırımdan(!) kaçarak Filistin'e akın etmeye başladılar.
31 Aralık 1922 tarihinde İngilizlerin yaptıkları nüfus sayımına göre Filistin'de 757.000 kişi yaşamaktaydı. Bunların 590.000'i Müslüman,73.000'i Hıristiyan'dı. Geriye 83.000 Yahudi kalıyordu. Bu hesaba göre o tarihlerde Filistin topraklarında % 88 Müslüman ve % 11 oranında Yahudi yaşamaktaydı.
Gasıp İsrail'in tarihinde bütün saldırı ve toprak işgali olayları Siyasi Siyonizm mantığından doğmaktadır. Vatandaşlarına devamlı olarak "hayat sahası" açmak gereği duyan gasıp terör çetesi, Filistinli Müslümanlarla aralıksız savaş ilanında bulunmuştur.
Terörist İsrail yöneticileri cedlerine vaat edilen "Büyük İsrail" hikâyesi ve Kitab-ı Mukaddes'ten seçilen uygun metinler aracılığıyla genişleme siyasetlerini doğrulama niyetlerinden bir an ayrılmamışlar ve toprak işgallerini hep bu yakıştırmalara göre yürütmüşlerdir. Eylemlerini bir takım dini ritüellere dayandırmaya çalışarak işgal ve katliamlarına meşruiyet kazandırmaya çalışmaktalardır.
Dün İngilizlerin eliyle bu topraklara gelip terör eylemlerinde bulunan İsrail'in, günümüzde hegemonya transferi ABD emperyalizmine geçmiştir. Orta doğu jandarmalığına soyunan İsrail, ABD için vazgeçilmez önemli bir karakoldur. ABD aynı zamanda petrol bölgelerini kontrolü altına alarak Doğu Akdeniz'de kendine emin üsler edinmek istiyor. Ve bu amacına da ne yazık ki İsrail, Suudi, BAE ve Mısır cunta rejiminin yardımıyla ulaşmış bulunmaktadır.