• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Küresel vicdan hareketinin sürdüğü Princeton Üniversitesi'nden bir grup profesör 24 saatlik açlık grevi yapacağını duyuruyor.

Duyuru, New Jersey'deki üniversitedeki öğrencilerin protesto adımlarını tırmandırarak, yönetimin taleplerini karşılayana kadar açlık grevi ilan etmelerinin ardından geliyor.

Öğrencilerin açlık grevlerine ilham olan ise tüm insanlığa örnek olacak cinsten.

Öğrenciler "1968'den bu yana israil hapishanelerinde açlık grevi yapan Filistinli siyasi mahkûmlardan ilham aldıklarını" söylediler.

Demek ki Batı Üniversitelerinde okuyan gençler Filistin’de yaşanan vahşetin detaylarından da haberdarmış.

Siyonist hapishaneleri demişken; işkencenin siyonist rejim için bir devlet politikasına dönüştüğünü belirtmek gerekir. İşgalcilerin ırkçı-katil Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, işkence, şiddet ve tıbbi ihmal gibi ağır şartlara maruz bırakılan İşgal hapishanelerindeki 9500 Filistinli esirin şartlarının daha da zorlaştırılacağını açıklıyor pervasızca.

Batılı ülkelerin, özellikle Anglo Sakson ülkelerin silahlı korumasına sırtını dayayan siyonizm vahşette yeni bir perde açıyor.

Özellikle Gazze'den esir edilenlere gerek esir alma ve taşıma esnasında ve gerekse götürüldükleri sorgulama merkezlerinde çok çirkin, iğrenç ve insanlık dışı muameleler yapılıp korkunç bir şekilde işkence ediliyor

7 Ekim’den sonra Siyonistlerin sözde meclisi Knesset’te orduya sınırsız yetkilerin verildiği yeni yasalar çıkarıldı.

Buna göre en alt rütbeli bir işgalci askerin isteği ile normal sıradan bir Filistinli yolda yürürken bile 6 ay boyunca gözaltında yargılanmadan tutulabilir.

Esir edilen Filistinliler, hele özellikle Gazzeliler için özel askeri tesisler yapılıp yeni askeri uygulamalar oluşturuldu.

Yeni tesisler Negev çölündeki Sde Teiman’da çadırlardan, tel örgülerden ve hiçbir insani ortamın olmadığı koşullardan oluşurken Batı Yaka'da Anatot ve Ofer askeri üsleri insanlık onuruna işkence yapılan birer vahşet üssü adeta.

İnsan aklının alamayacağı vahşetin uygulandığı bu tesislere kaçırılarak/zorla alıkonularak getirilen Filistinliler için ölüm mumla aranır hale getiriliyor.

Bazen insanın ölmesi daha hayırlıdır denilmesi boşuna değil. Toprağın altının toprağın üstünden daha selametli olduğunu bu siyonist tesislerdeki gayri insani işkenceleri okurken anlıyor insan.

Onurlu bir halk olan Filistinlilere tüm dünyanın gözleri önünde bunca aşağılık işkenceleri yapan siyonist zihniyet aslında insanlığın da onurunu ayaklar altına almış oluyor.

Hem ‘Uluslararası Af Örgütü’ hem de ‘İşkenceye Karşı Komite’ israil denilen işgalci yapının Filistinlilere yaptığı muamelenin insan onurunu aşağılayıcı olduğunu raporlarla ortaya koymalarına rağmen herhangi bir yaptırım söz konusu olmuyor.

Nitekim ABD’nin iç hukuktan kaçmak için Müslüman esirlere işkence için kullandığı Küba-Guantanamo’daki Delta üssü siyonistler için rahatlatıcı bir örnek olmaya devam ediyor.

Filistin Esirler ve Serbest Bırakılanlar Heyeti tarafından hazırlanan rapora göre Filistinli kadınların hapishanelerdeki çilesi bambaşka bir evrede.

Rapora göre kadınlar, tecrit edilip sürekli hakaret ve aşağılamalara maruz bırakılıyor, dış dünyayla bağlantıları kesilerek, psikolojilerinin ve maneviyatlarının bozulması için sürekli çalışıldığı belirtiliyor.

Kadınlara özellikle 7 Ekim'den sonra artan dozda cezalar getirilerek sistematik bir şekilde işkence yapılıyor. En temel yaşam malzemesi olan içme suları kasıtlı olarak kirletilip duş almalarına izin verilmiyor. Sorgu sırasında, kliniğe gittiklerinde veya avukatla görüştüklerinde darp edildikleri, işkenceye maruz kaldıkları, elleri, ayakları ve gözlerinin bağlandığı, çıplak aramaya tabi tutuldukları, tecavüzle tehdit edildikleri, saçlarının çekildiği, yerlerde sürüklendikleri, zor ve acı verici durumlarda cep telefonlarıyla fotoğrafları çekiliyor.

Kapitalizmin kurucu aktörü olan Yahudi aklının ürünü olan Anneler Günü’nde Filistinli kadınları hatırlamayan uluslararası kadın kurum ve kuruluşları ile ülkemizdeki sol-Kemalist zihniyetin bu uygulamalar konusundaki sessizlikleri ilginç değil mi?