• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

İran’da Mahsa Emini Protestolarına(!) Şeytan Karıştı

İran Dini Lideri Hamaney, 16 Eylül'den beri durulmayan ve İran'ı saran protestoları 'İranlı olmayanlar tarafından planlanmış', 'doğal olmayan' sözleriyle kınayarak yaşananların doğal olmadığını söylüyor.

Bir anda tüm ülkeye yayılan protestolardaki organize gücün çok önceden dizayn edildiği belli olsa da hiçbir ülke İran’daki rolünü itiraf etmiyor haliyle.

Ancak ülkedeki Siyonist rejimin istihbarat şebekeleri ile CIA ve MI6 localarının tehlikeli denilebilecek yaygın konuşlamalarının aksi sedası protestolarda kendini gösteriyor.

İran Liderinin ortaya koyduğu tabloya bakınca Türkiye’de 6-8 Ekim olaylarında yaşananların tekrarlandığı bir tablo ile yüzleşiyor insan:

Hamaney: "Genç kadının ölümü kalbimizi kırdı, Ama normal olmayan bir şey var ki, bazı kimseler delil ve soruşturma olmadan sokakları tehlikeli hale getirdiler, Kuran'ı yaktılar, tesettürlü kadınların başörtülerini kaldırdılar, camileri ve arabaları ateşe verdiler" diyor.

Bu noktada işin içine Şeytan karıştı, oturup düşünmek gerek denilebilir.

Hele bir de neredeyse tüm Batı Bloğu ülkelerde İran karşıtlığı üzerinden İslam’a saldırılması hiç de tesadüf değildir.

Demirtaş’ın kafasını kazıttığı, PKK’nin ateşi harladığı, Kemalistlerin İslam’a saldırdığı, Anglo Sakson aklın İslam’ı hedef tahtasına oturttuğu bir ortamda Şeytana karşı “Euzu Besmele” çekmeli.

“Küreselciler Nükleer Savaş Çıkarmasın!”

Neredeyse tüm haber kanalları bir anda ‘Nükleer Savaş senaryolarını’ konuşur oldu.

Gerçekten öyle mi?

Aslında hiçbir şey bir anda olmadı, olmuyor. Yaradılış bile tedrici bir süreç işi iken insanlığın Nükleer savaşın kıyısına gelmesi bir anda olan bir şey değil.

1989-1990 yıllarında Gorbaçov’un Glasnost ve Perestroyka politikaları ile SSCB imparatorluğu ‘Kontrollü Küçülmeyi/Dağılmayı’ tercih etmişti.

Akabinde Batı Dünyası ile oturulup NATO’nun Doğu’ya doğru genişlememesi karşılığında SSCB isminden dahi vazgeçip imparatorluğu dağıtan ve Batı Blok’unda yer almaya gayret eden Ruslar geçen 30 yılda sadece NATO’nun güven vermeyen siyasi hamlelerini ve Doğu’ya doğru adım adım genişledi.

Bu genişlemeye karşı önce 2008’de Gürcistan’da sonra 2014’de Kırım’da dişini göstermek zorunda kalan Rusya, devamlı surette NATO’yu yani Batı’yı uyardı durdu.

Son olarak Rusya Suriye’nin Batı Bloğa katılmaması adına Suriye’de onca vahşeti göze almışken aniden yanı başında kendi arka bahçesi olarak gördüğü Ukrayna’nın Batı ile entegre olmak üzere olduğunu ve NATO’nun kendi sınırlarına dayanmak üzere olduğunu fark etti.

Rusya’nın derin aklı bu entegrasyona işgal ile tepki koyarken bir anda dört bir yandan yaptırımlar ve Ukrayna’yı savaşta ayakta tutmak için yapılan askeri yardımlarla savaşı uzatmaya ve Rusya’yı burada zayıflatmaya çalıştıklarını gördü.

Doğrusu Rusya bu kadarını beklemiyordu. Ancak anlaşılan o ki Batı, çok önceden bu planlarını yapmış.

Dahası Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarına yapılan sabotajların İngiliz İstihbaratı(MI6) tarafından yapılmış olduğu neredeyse kesinleştiği bu dönemde Batı’nın yani Anglo Sakson Batı’nın niyetinden korkar olduk.

Nitekim ABD’de emekli Virginia senatörü Richard Hayden Black senatoya şöyle bir mektup yazıyor:

“Bu Küreselciler Amerika’yı nükleer bir Armageddon’a götürüyorlar, dikkat edin... Eğer 2014 yılında Rusya’ya istedikleri verilseydi bugün bu noktaya gelinmezdi...”

ABD siyasetini yönlendiren önemli isimlerden Henry Kissinger da son Davos toplantısında Ukrayna’nın NATO’ya alınması değil, barış konusunda ikna edilmesi gerektiğini söylüyordu.

Yani Rusya’nın ele geçirdiği bölgelerin ona bırakılması gerektiğini aksi takdirde savaşın bir Dünya Savaşı’na dönüşeceğini belirtiyordu.

Nükleer gerilimle gelinen noktada eğer Küreselci mekanizma; aklındaki ‘Büyük Sıfırlama, Yeni Dünya Düzeni, Tek Dünya Devleti, Nüfusun Azaltılması Projesi, Tam Kontrol Edilen İnsanlık...’ gibi hedeflerini gerçekleştirmek için nükleer savaşı tetikleyecek bir sabotaj yapmazsa daha önce de yaşandığı gibi ABD ve Rusya yetkilileri nükleer gerilimde çıtayı fazla yükseltmeyi göze alamazlar.

Yakın zamanda iki ülke yetkililerinin bir yerlerde gizlice buluşup bazı konularda anlaştıkları sızdırılırsa şaşmamak gerekir.