• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

Kuzey Suriye’nin Haseke Kantonu’nda bulunan Hol Kampı’nda yaklaşık 60 bin mülteci bulunuyor.

Bunların çoğu Irak ve Suriye’de bir dönem yoğun faaliyet gösteren DAEŞ’lilerin aileleri.

Yani kadın ve çocuklar. Geriye kalanlar da yine Irak ve Suriye’deki iç çatışmalardan kaçan sivil vatandaşlar.

Hol Kampı’ndaki insanlar BM’nin sağladığı yardımlarla ayakta durmakta.

Kampın güvenliği ise Kuzey Suriye’de etkin kılınan güçte yani YPG/PKK’de.

Hal böyle olunca da Hol Kampı bir türlü rahat yüzü görmüyor.

Kamptaki kadınların çarşaflarından, çocukların Kur’an dersi almasından, insanların dini vecibelerini ifa etmelerinden ve dahası Dini Emirlerin kısmen de olsa bu kampta uygulanmasından en az sahipleri kadar rahatsız olan YPG/PKK, her fırsatta ‘Operasyon’ adı altında baskınlar gerçekleştiriyor.

Kampa yapılan baskınlarda ‘La Yus’el/Hesap vermeyen’ YPG/PKK, batılı ülkelere şirin görünmek için bölgedeki ‘Uluslararası Koalisyon’un yardımıyla DAEŞ’e operasyon diyerek kamptaki sığınmacıların günlük hayatlarına müdahale ediyor.

Baskınlarda bazı kadın ve genç kızların kamptan ‘Terörist olduğu’ iddiasıyla YPG/PKK kontrolündeki cezaevlerine alındığını batılı dostlarına sundukları raporlarda iftiharla sunuyorlar.

Birkaç aşamalı başlatılan son baskında sözde ‘İç Güvenlik Güçleri Üyesi Sozdar Xelil tarafından yapılan açıklamada 25 Ağustos’ta DAEŞ’e karşı Uluslararası Koalisyon’un desteğiyle başlattıkları baskının 24 gün sürdüğünü ve ikinci aşamasının yeni bittiğini belirtiyor.

Xelil, baskında çok sayıda tünel ve silah ele geçirildiğini söylüyor.

Ama en önemli nokta “IŞİD’in elindeki bazı esir kadınları kurtardık” şeklindeki sözleridir.

Batı’ya pazarlamak için cafcaflı sözler...Kendileri kurtarıcı oluyor her demde...

Karşılarındaki kim olursa olsun daima suçlu ve yok edilmesi gereken bir unsur.

Oysa Hol Kampı’nda siviller kalıyor. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşuyor.

YPG/PKK buradaki en küçük bir Kur’an dersine bile tahammül etmiyor..

Kadınların İslami yaşantısına sıfır tolerans...diyor. Tüm mesele budur. DAEŞ işin kılıfıdır sadece.

-HDP/PKK’nin ‘özgürlük anlayışı sadece habis olanadır!’

İki gün önce İstanbul Saraçhane Parkı’nda on binlerce insan bir araya gelerek "Büyük Aile Buluşması" adı altında büyük bir eylem gerçekleştirdiler.

Küresel ifsat projesinin; aileyi ve nesli ifsat eden İslam Düşmanlarının Türkiye ayağına karşı bir araya gelen (Bazı) siyasi parti, STK’lar yazar, akademisyenler, sanatçılar ve duyarlı vatandaşlardan oluşan kalabalık bu projeye karşı duracaklarını ilan edip seslerini yükselttiler.

Karşı ses her zamanki gibi HDP’den geldi.

HDP Genel Merkezi Twitter’da olaya hemen müdahil olup şu mesajı gururla(!) yayınlıyor:

“LGBTİ+’ları hedef gösteren “Saraçhane Mitingi” bir nefret suçu organizasyonudur. Nefret suçundan siyasi rant devşirmeye çalışan, toplumu açıkça kutuplaştıranlar suç işliyor. HDP doğaya ve bütün kimliklere dönük saldırının karşısındadır.”

HDP, neredeyse kutsallaştırılmış bir terim olan ‘Özgürlük’ kelimesini maalesef yine sapkın olan ideolojisine meze ederek başta mazlum Kürd halkı olmak üzere tüm Türkiye’de SAPKIN GRUPLARIN sözde haklarını savunmak için kullanıyor.

İlginç bir şekilde bu gruplardan da HDP’ye ciddi bir destek söz konusu...Tencere kapak gibi ideolojik ve ahlaki sapkınlıkta bir uyuşma söz konusu yani.

Her yıl sapkın grupların ilginç bir ironi olarak ‘Onur yürüyüşü(!)’ adı altında yaptıkları yürüyüşlere katılanların birçoğunun HDP’liler ve CHP’liler olduğunu açtıkları pankartlardan görmek mümkün.

CHP’nin Laikliği kutsamak ve toplumu tamamıyla dini değerlerden uzaklaştırmak adına destek verdiği bu organizasyonların arkasında Soros Vakıfları’nın olduğunu artık sağır sultan da duyduğu için orayı es geçip CHP zihniyetinin yaklaşımını İBB Başkanı İmamoğlu’nun dilinden öğrenelim.

İmamoğlu Haber Global’de katıldığı bir programda “Eşcinsel evlilikleri benimsiyor musunuz?” tarzındaki soruya “Yöneticilerin eşcinsel vatandaşların özgürlüklerinden doğan yaşam biçimlerini korumakla ilgili sorumluluğumuz var. Ama eşcinsel evliliğe izin verilmesi hususuna toplumun henüz hazır olmadığını..” hayıflanarak söylüyor.