Bülbül Güle, Karga Çöplüğe
Bir eğitimin temel felsefesi; bireyin kendi içindeki cevherlerin farkına varmasını ve o cevherler doğrultusunda gelişimine olanaklar sağlayarak mutlu bireyler meydana getirmektir.
Bu yüzden bu sürecin en önemli faktörlerinden biri de muhatabını en iyi şekilde tanıyan; eksi ve artı yönlerini, yetenek ve ilgilerini doğru bir şekilde tanımlayan ve bu doğrultuda yönlendiren profesyonel bir rehberlik anlayışının olmasıdır. Gençliğin içindeki cevher, onların yarının mirasçıları olmaları bu rehberlik sürecini daha da önemli ve kaçınılmaz kılar. Bu yüzden bazen değerli madenler doğru ellerde işletilerek en paha biçilmez nesnelere dönüştüğü gibi; yanlış ellerde bir çöplüğe de dönüşebilirler. Mükemmel bir bahçıvan, bir ağaca usta dokunuşlarla harika bir küre şekli verebilir, ama usta olmayan eller bir ağaca küre şekli verse de ağaçtan geriye eser kalmayabilir.
Büyükler bu konuya; ” Bülbül güle, karga çöplüğe götürür veya kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz.” gibi tecrübe edilmiş harika sözleriyle atıfta bulunmuşlardır. Mevlana(r.a) Mesnevi’de anlattığı bir hikâyeyle bu konunun önemine atıfta bulunmaktadır. Hikaye şöyledir; bir padişahın çok güzel ve bakımlı bir doğanı varmış. Bu doğan bir gün saraydan kaçar ve bir koca karının eline düşer. Koca karı kuştan bir şey anlamadığı için, kanatlarını ve tırnaklarını bakım yapma niyetiyle kesip biçer. Yemesi için de önüne saman koyar. Ve kuşu doğduğuna bin pişman eder…
Evet demek ki seni tanımayan, özelliklerini ve vasıflarını bilmeyen ve sana bu doğrultuda yardım sağlayamayan yanlış kişilerin rehberliğine sığınırsan; doğan kuşunun doğan olmaktan çıktığı gibi sen de sen olmaktan çıkar bin bir şekle bürünürsün. Ve burnun karganın önderliğinde çöpten ve pislikten bir türlü azat olmaz.
Öyleyse; nasıl ki bir eşya arızalanınca ustasına veya daha iyi kullanmak için kullanım kılavuzuna başvururuz. “İnsanı yaratan, onu en iyi bilen ve en iyi yönlendirecek olandır.” deyip, İnsan kullanım kılavuzu olan Kur’an-ı Kerim’in ve aydınlığın öncüsü olan Resul-ü Ekrem’in(a.s.v) rehberliğinde kendimizi gerçekleştirerek “Kemâlat” yolculuğunu tamamlamalıyız. Aksi halde içimizdeki tüm cevherler heba olacak ve bir çöplüğe dönüşecektir.
Bakın! Hz. Musa, Firavun’a konumuza da ışık tutacak şekilde ne güzel cevap vermiştir; “Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi.”(Tâhâ/50)
Evet; insanı yaratan, onu en iyi tanıyan Rabbinden başka, insana yol göstererek onu aydınlığa kim sevk edebilir? Hangi eğitim sistemi, devlet düzeni, beşeri ideolojiler ve fikirler Allah’la bu konuda mücadele edebilir?
Aksine tüm ideolojiler ve beşeri sistemler mutlu bir insan tipi oluşturmada sınıfta kalmıştır. Eğitimde model olan ve gelişmekte zirveye oynayan ülkeler mutsuz insan tipinden dolayı intiharlarla yarışarak, eğitimde ve rehberlikte dibe vurmuş ve iflas bayrağını çekmiştir. Bu konuda yaptıkları uluslararası sözleşmeler, projeler ve harcanan milyon dolarlar havada kalmaktan başka işe yaramamıştır ve yaramayacaktır da.
Öyleyse gelin değerli kardeşlerim! Gelin bizi “Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler…”(Bakara 257) İlahi düsturu ile Alemlerin Rabbinin rehberliğinde aydınlığa el ele, kol kola beraberce yürüyelim. Selam ve dua ile