Bitmeyen sancı Halep
Halep... Kalem de ar ediyor, söz de. Yürekler de ar ediyor, ameller de. Sancı diyoruz ama peki kaç kişi çekiyor sinesine? Yediğimiz her lokmada, şükretmediğimiz her huzurlu anda, sıcak yerlerimizde otururken onların soğukluğunu tenimizde hissetmediğimiz her saniyede biz ‘kardeşlikten` fersah fersah uzaklaşıyoruz. Dertlerin başı Haleb`i almıyorsa, duaların akışı Haleb`e gelmiyorsa, çözümler dizlerimizdeki acizliği kıracak özlüğe dönüşmüyorsa biz daha neyiz? Biz neyimizle varız?
Yanıbaşımızda Suriye`li Fatma abla... Kapı önünde gözleri kıpkırmızı ağlıyor..Neden? Beş çocuk sahibi olan abisinin Halep`te öldüğü haberi geliyor. Fatma abla ağlıyor, acısını da derdini de sadece kendisi yaşıyor buradaki kimsesizliğiyle...
Bir lokantada iki Suriye`li çocuk... Bir dürüm yaptırıp yiyecekler ama paraları olmadığı için sadece bir tane alıyorlar ve bölüşecekler... Bir çocuk yırtık ayakkabısıyla, bir çocuk dilenen elleriyle ve çocuklar yaşlarından büyük dertleriyle...
Bu mazlumluğun ortasındayız. Yanı başımızdakiler, uzaktakiler. Buna rağmen ne derece bu mazlumluğa sahiplik ediyoruz?
Bu savaş uzun sürdü, bu sessizlik uzun oldu. Bu uzunlar içinde ölümler en çok çocuklara vurdu. Binlerce resim. Bakılmayacak, bakılıp saatlerce ağlanacak kareler yürek vicdanlarımıza değdikçe bizde artık ölümlere bile bir aşinalık. Bizde artık Suriye dramına bir duyarsızlık, arsızlık, vicdansızlık.
Ekonomi, üst düzeyde bir ülke, şehir köprüleriyle birinciliği elde etme, toprak parçasını kazanma, her açıdan güçlenme... Tüm dünya hedefi bu olmuş Azizim! Oysa Halep ölüyorken tüm dünya hedefi yerle bir olmuş. Hedef insanlıktan soyutlanmış ve dünya birinciliğini düşünmekten insanı düşünememiş, vicdanı ölmüş. Halep; dünyanın resmi, biyografisi, şimdiki hali... Halep özelde her insanın imtihanı. Hani bir zulmü elle, dille hiç olmadı kalple buğz etmek vardı? Ellerimiz imkânsızlığa oynuyorsa dillerimiz dua etmede üşengeç davranamaz! Dua müminin silahıdır hakikatine iman eden insan bu silahı her namaz sonrası her şükredici anda ve her aklına geldiğinde içtenlikle yapmalıdır. Duanın gücü tartışılmaz ancak insanların duadaki önceliğine Halep`i/Suriye`yi koyup koymadığı düşündürücü... Çünkü düşünmüyoruz, buğz etmiyoruz yeterince, dua etmiyoruz hakikatince... Oysa Ümran kadar Aylan kadar her çocuk yüreğimize oturmalı. Her anne acısı gözlerimize batmalı, akmalı, yaşatmalı... Dualar belki her Cuma, belki her toplu mekânda, her hissedişte, her görüşte, her hatıra geldiğinde her zamanda yapılmalı. Duamız var, silahımızı en ihlaslı şekilde kullanmalı. Allah, güçlü sesimizi, yakarışımızı duymalı
Belki bu acıyı o kadar çok hissedemediğimiz, sorun için o kadar çok çözüm arayışında bulunamadığımız ve yaşanılan kardeş derdini hakkıyla dertlenemediğimiz için bu imtihan sürüyor. Ne zaman bitecek Ya Rabbi! Ne zaman yeşillik peyda olacak, güller yetişecek bahçelerde, çocuklar oynayacak güzelce, anneler gülecek ölümsüzce, babalar eve gelecek her gece, Halep savaş değil zafer kokacak aksine. Ne zaman Ya Rabbi! Ve ‘bu karanlık ne zaman ar olacak bize?`...