Basın ve medyanın önceliği
Bir yazımızda basın ve medyanın öneminden bahsetmiştik. Ancak basının önceliği belki de öneminden daha büyüktür ve bu öncelik onun önemini zaten aşikâr etmektedir. Öncelik verilen gündem, konu ve mesajlarla muhataba bir düşünce aşılanıp, bununla muhatap yönlendirilmeye çalışır. Bu anlamda seküler medya olaya, hassasiyetler, haram-helal ilişkisi, zarar-fayda açısından bakmaz. Meşru olmayan mesajların meşru olmayan yöntemlerle halka verilmesinde hiçbir beis görmez.
Ancak İslami basın kimliğiyle ön plana çıkanların bir duruşları, bir sınırları ve kırmızı çizgileri olmalıdır. Daha büyük merdivene çıkmak için haramlar çiğnenir, helallere dikkat edilmezse, o sonradan ulaşılacak hedefin de bir anlamı olmaz. Daha açık konuşmak gerekirse, ilk açıldığı andaki hak duruştan uzaklaşan, gittikçe yozlaşan ve sınırlara riayet etmeyen bir zamanın İslami basın ve medyası, bizi ziyadesiyle üzmektedir. Bunlarda öyle şeyler gösteriliyor ki inanın en cahil birİsi bile bunu o kanallara yakıştırmaz.
İki farklı çizgiye sahip bu medyalarda bir fark olmalıdır. Bu farkın büyüklüğü, o basın ve medyanın sesini çok gür şekilde duyuracaktır. Sınırlara namahrem haller bulaştırmadan ilerlenen yolda, Allah(cc) da yardım edecektir. Bu şekilde, basın ve medyanın en büyük takipçisi olan gençliğe de ifrat ve tefritten korunmuş vasat bir yaşam modeli sunmuş olacak.
En üzüntü verici durum ise bazı programlarda başörtülü kadınların hayadan uzak esprilerle erkeklerle yaptıkları diyaloglardır. Saatlerce dudakların gülücükler saçtığı, muhabbetlerin en olmadık şekle girdiği ve bunun her hafta evlere sunulduğu programlar... Muhafazakâr bir kanal olarak gösterilen bir tivide, başörtülü bayanın davranışı, başörtüsünün ifade ettiği edep ve incellikten çok uzak durduğu bu tür programlar bazı soruları akla getiriyor: Öncelliğimiz reyting mi yoksa hassasiyetler mi? Reyting iştahı, maalesef basının yönünü oldukça değiştiriyor, yozlaştırıyor. Oysa her yerde mahremiyetin yok sayıldığı şu demde en çok muhafazakâr basının buna dikkat etmesi icap etmez mi?
Yine bir yandan Filistin ve diğer işgal edilen İslam ülkelerinin fon eşliğinde mağduriyetlerinin anlatıldığı fragmanlar yapılırken diğer yandan israil ürünlerinin reklamlarının yapılması hangi sözle izah edilir? Hakka taraftar olmak zor durumda kalınca dahi, kolaya kaçmamak ve çok ses getirmeyen reklamlarla dahi olsa kendi kanal duruşunun kalitesini artırmak şeklinde olmalıdır.
Hakeza İslami bir programın ardından açık seçik reklamlarla karşılaşmak da gerçekten pek ciddi durmuyor. İslami anlamda donandığın, faydalandığın bir program sonrası kadınların bile kendi aralarında bahsetmekten hayâ eder olduğu reklamların gelmesi, en başta o programa saygısızlıktır. Bu durum yazılı basın için de geçerlidir.
Yine hak bir sese öncülük yapmak için tüm İslami kanalların, gazetelerin, dergilerin birleşmesi, tek yürek olması gerekirken buna yanaşmıyor olmak hasedi mi tarif eder yoksa körlüğü mü gösterir bilmem ama bu noktada eksiğimiz bir hayli fazla. Çok ses getirmiş bir etkinlik, çok sevindirecek bir haber ya da tüm Müslümanların derdi olması gereken hususu hep birlikte gündem etmek ve ‘o camia, o parti, o kurum` yapmıştan ziyade hakkı kendi basın ve medyasınca haykırmak niye bu kadar zor ve güçtür?
Baki muhabbetle...