• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Hak ve hakikati hayatlarına işledikleri için ceza alan Yusufiler`den etkilendiğim anlardı. Hayatlarıyla, mücadeleleriyle, varlıklarıyla birçok şeyi kanıtlayan onlar; insana öyle hisler veriyor ki direnişleri hak bir davada yolculuk yaptığımızın farkına vardırıyor. Bu duygularla Yusufi bir abinin eşini ziyarete gitmiştik. Hiç konuşmamıştı ama gözleri o kadar şey anlatmıştı ki... Teslimiyeti, ağır duruşu, yılların omuzlarında oluşturduğu acılar ona öyle bir olgunluk vermişti ki göz göze gelmek ‘etkilenmenin` en derinini yaşatıyordu zaten... Vakarlı duruşu hiçbir zaman aklımdan çıkmayacak ve ne zaman yolumuz oralara düşerse ziyaretine gideceğim değerli biri olmuştu.

Şimdi, bu ablamız paralel mağduru eşini ziyaretten dönerken PKK örgütünün hain saldırısı olan patlamada yaralandı. Öyle bir dram ki! Bu olay her şeyi özetliyor.

Hain örgüte diyecek bir şey yok! Bombaları, sivilleri öldürmeleri, canilik ve barbarlıklarını göstermeleri yeni değil. Hala görmeyip onları destekleyenler utansın... Hala izleyip bir şey demeyenlere yazıklar olsun...

Şükürler olsun ki az da olsa kirli yüzleri ve eylemleriyle, az da olsa toplumdan soyutlanmaya sebep oldu...

Daha çok şey söylenebilir ancak zulmün bir diğer boyutu var ki, şu an en önemli gündem maddesi olması gerekir. FETÖ`nün yıllar önce yaptığı darbe İslami kesimeydi. Şuan onların adil olmayan yargılamalarıyla cezaya çarptırılan insanlar paralel mağduru olarak gündemde olması gerekir. Bunun acısını yaşayan ve adaletten yana olan insanlar her ne kadar söylüyor ve elinden geleni yapmak istiyorsa da biz devletten bir ışık beklerken, ‘af yok!` açıklaması adaletin işlenmeyeceğinin bariz göstergesi oldu.

Her şeyin aşikâr olduğu böylesi bir durumda hükümetin hala at gözlüğü takması en çok babasını bekleyen çocukların ahlarını almalarına sebep olacaktır. Hala niye duruluyor, niye susuluyor, niye bir şey yapılmıyor? Bu mazlumluklarının adil bir hükümle yargılanması için daha neyi beklemek gerekiyor?

Darbe gecesi aynı duayı ettik, aynı acıyı yaşadık, aynı endişeyi taşıdık, aynı geleceği kurguladık, aynı davanın etrafında kenetlendik. En başta meydanları dolduranlardan biri Hüda Par camiasıydı. Peki, Hüda Par`ın dile getirdiği Yusufilere niye aynı hassasiyet gösterilmiyor, acı ve derdi paylaşılmıyor? Zalim aynıysa zalimin karşısında duranlar neden acıda ve adalette birleşmiyor? En büyük mesele şu ki, Hüda Par iktidarın (kendilerince) doğrularına doğru dediği kadar, iktidar Hüda Par`ın doğrusuna ‘doğru` demiyor...

Kederler ve acıları sofrasının başköşesine oturtan bir Yusufi eşi, babasız geçen günlerin çocukların hasreti öyle bir etki eder ki, bir ömür etkisinden kurtulamazsınız.

Paralelcilerin tüm foyaları ortaya çıkmasına rağmen, birçok kimse bütün kanallarda kirli yüzlerini bir bir ortaya dökmesine rağmen, bu kirlilikten doğan kirli yargılanmadan etkilenen insanların mağduriyetleri giderilmiyor, dile gelmiyor. Daha ne bekleniyor, ne olması isteniyor?

Gerek sivil toplum kuruluşları gerek bu mağduriyeti dile getiren insanlar hükümete yardım ediyor aslında... Hatırlatıyor ve hatırda tutuyorlar ki bir an önce artık sebep oldukları zulme bir son versinler. Görüp de, duyup da sağır dilsiz kesiliyorlarsa vay akıbetlerinin haline... Vay adaletsiz duruşlarının haline!

Siz bekleye durun, hesapların üstünde hesabı olana iman etmişiz. Ve bekliyoruz… umarım bu hesap ruz-i mahşere kalmaz!