Bu meydanın aşkı, size meydan okuyacaktır!
Güzel şeyleri kalbin bir köşesinde saklamak olduğu gibi, çirkinliği çok ağır olan şeyleri de kinimizin ucunda tutup unutmayız. Nereden başlasam ki? Sorusuna; öfkemden diye cevap versem. Ya da hangi birisini anlatacaksın ki? Sorusuna; fikir özgürlüğünün aşmış taşmış ve dışa yansıyarak çirkinliklerinden bahsetsem, desem. Değinmek için geç olmadı mı? Sorusuna da; bizim aşkımız geneldir ve her zaman anlatılır, aynı şekilde bizim İslam düşmanlarına olan kin ve nefretimiz de geneldir her zaman değinilebilir, diye cevap versem!
Fransa ve paralel olarak Batı`nın yıllar yılı öldürülen binlerce cana kör kesilip 12 ölülerini göğe kaldıran insanlıktan yoksun halini zikretmeyeceğim. Çünkü öfkemizin sinir küplere binip, hislerimizin ellerimize ayaklarımıza dolandığı en büyük densizlik En Sevgili`(a.s)ye fakat aslında kendilerine yapılan çirkince saldırıydı. Annemiz, babamız ve nefsimizden daha çok sevip uğruna kendimizi feda edeceğimiz Peygamberimiz (a.s) kırmızı çizgimizden de en kırmızısındandır.
O mel`un karikatür tekrar yayınlanıyor ve özelde bizim ülkemizde mel`un gazete tarafından yayınlanıyorsa... Onlar fikir özgürlüğünden çoktan çıkıp iki milyara yakın insanın en değerlisine hakaret etmeyi cesaret biliyorlarsa, biz de kinimizin ucuyla bilenmiş kalemimizden çıkacak her kelimeyi konuştururuz.
Mizah yapıyorsak alasını yaparız. Mesela bir kareye yaptığınız tüm vahşeti sergileyelim artı yaptığınız rezil hakareti de koyalım. Diğer tarafa 12 kişi için yaptıklarınız artı o ön safta netenyahunun durduğu yürüyüşünüzü çizelim. Vallahi o kadar komik duruyorsunuz ki gülmekten kendimize gelip gelip tekrar gülüyoruz. Mizahın alasını yapmaya kalksak çizgiler yetmez. Bu belirttiğimiz tek kare gülmekten başka bir gülmeye ihtiyaç bırakmayacak kadar komik! Fikir-düşünce özgürlüğü ‘safsatadan` ibaret olunca hakaretin alasını yaptırır. Karikatürü en az yapanlar kadar ‘Ben Hebdo` yarışına girip 12 kişi için ağlamadığı kalıp haberlerinin başköşesine oturtan –sözde- Müslümanlar beni sinir etmiştir. Bunu gördüğümde Peygamberimiz`e karşı Yahudilerin yanında olduklarını belirten münafıklar geldi aklıma...
Bu rezilliği yapmaktaki amaç ne? Peygamberimiz`in(a.s) sevgisini yüreğimizden çıkarmak mı, O`na inanmada şüphe eden biri o necis çizgilere bakıp hepten bir inanmama mı hasıl olacak yüreğinde... Yok onlar ne yapsalar biliyorlar ki, bu sevdayı kalbine koydu mu bir insan ölüm dahi gelse uğruna çekinmeden canını verir ve o kadar vefakardır. Ya da Efendimiz`e(a.s) sevgisi büyük ama okuma yazması dahi olmayan insanlar bile bu densizlik karşısında onlara en güzel cevabı verirler. O zaman amaç; İslam`ı karalama, yıpratma ve her açıdan boykot uygulattıracak bir seviyeye getirme. Yani gündemimiz tabiriyle İslamofobinin her dem yaşatılması için uğraşılmakta. Sinir uçlarımıza dokundukça öfke ile alude kinin ateş ateş aktığını göreceksiniz. Hakeza İslam sevdasının yüreklere nakş olunuduğunu ve bilhassa böyle iğrenç durumlarda bu sevdanın tavan yaptığını seyredeceksiniz. O sıralar TV programlarında gündeme gelen ‘Cihadçı Gençlik` algısı üzerine şunu diyeyim ki, bu heyecan ve aşk sadece gençler içinde değil, dedim ya bilinci yoktur fakat sevgisinde samimi olan her yaşlı, çocuk, kadın, erkekteki o heyecanı ve aşk kıpırtısını göreceksiniz. Cihadçı bir ruh varsa –neye inandıklarını daha bilmeyip, sevgide samimi olmayıp ve batıcı bir yaşamı referans edinmiş içimizdekiler hariç- her insanda belirir.
Söz konusu kutsallarımız olduktan sonra ayağına bir diken batmasına razı olmayan sahabe kadar büyüktür sevgimiz ve Onu taşlardan koruyan Sahabe kadar derindir çırpınışlarımız... Tüm bu sevginin ispatını görmek isteyenler 24 Ocak`ta İstasyon Meydanı`na şahitlik etsin. İmkanı olmayıpta gidemeyenler ekranda temaşa etsin. Bakın görün ki bu aşk nasıl da kocaman olacak! İstasyon Meydanı sevdanın, vefanın, içten gelen derin bir haykırışın yeri.. O meydan ki her sene Kutlu Doğum`da olan etkinlikten çok daha farklı geçecek. Zalimler ve yandaşları o büyük günü ve o büyük sevdayı görsünler. Tabi gözleri kör değil ve bu derinliği anlayacak kadar akılları varsa! Meydanlar tek kalp olup Onun için atacak. Tek ses olup, Onun için haykıracak. Tek aşk olup duygular Onun için hissedilecek. Hasılı O İstasyon Meydanı, size meydan okuyacak...
Son sözüm şu olsun. Eğer cehalet babaları hala sahnedelerse, Muahmmedi`ler de Aşk`ın gücüyle meydanları konuştururlar. Bu güç sadece hislerde, maneviyatta kalan duygu yoğunlaşması da değidlir. Bu da böyle biline!
Baki Muhabbetle