Kapatalım kapıları, yılbaşı rezaletleri girmesin evlere!
Aylardan yılbaşı, günlerden yılbaşı, konular yılbaşı, hazırlıklar yılbaşı… Her sene aynı şuur ve bu şuurunu değiştirmeyen Müslümanlar bu şuurla ‘benzerliğin` alasını yapıyorlar. Bu çok önemli ve ciddi hadise olup toplum olarak Hıristiyanlara benzeme gibi büyük sorunla karşı karşıyayız.
Sırf eğlence olsun yahut günü farklı kılma, yeni yılın ilk başlangıcını böyle geçirme gibi hangi niyeti barındırırsa barındırsın o günde işlenen günahların vebali büyüktür. Sırf oruçlarımız benzemesin diye Aşure orucunda değişiklik yapan ve daha birçok hususta bize ‘benzememeyi` öğreten Resulullah (a.s) şu günde yaşasaydı... Hiç düşündük mü?
Her şeyi bir kenara atalım, büyük suç olarak elimizde tutacağımız ve kendi aleyhimize olacak tek şey onlara benzemektir. Haberlerde Milli Piyango`nun yüzde sekseninin satıldığı söyleniyordu. Bunu duyunca içim yandı. Ateşe koşarcasına bu yarış niye? Birazcık kalbin derinliklerine inip, aklı kulluk süzgecinden geçirtirsek o günde yapılan her şeyin İslam aleyhine olduğu bilinir zaten. İslam aleyhine olan bir şeye Müslümanın sert bakması onun şiarı olması gerekir. İş o noktaya varmış ki teslimiyeti unutup, İslam`ın kabul görmediklerine kör kalınmış. Ve şeytanın cazip gösterip nefsin galip olduğu o günde hesabının zor verileceği amelleri işlerken insan düşünmelidir. Müslümanlığı hatırına, kulluğu hatırına, teslimiyeti hatırına...
O günde tüketilen ve o güne özel saklanmış içkiler. İki hafta öncesinden ayrılıp hayânın artık bir toplumdan çekilip alınarak bir bataklığa dönüşen kızlı-erkekli eğlenceler... Benzemeyi ne de çok seviyoruz, onlardan bir özenti kapıp amellerimize hemencecik geçiriyoruz. Sahi onlardan bu tür şeyler gördük mü? İroni olacak fakat hiçbirimiz bayramlarımızı kutladıklarını gördük mü, Kurban Bayramı`nda kurban kestiklerini, şeker bayramında şeker dağıttıklarını duyduk mu? Onlar dinlerinde samimi. Peki ya İslam topluluğu...(!)
Tabi o güne eşlik eden medya ya da o güne özel hazırlanan TV programları, dükkânları ışıklarla süslemeler... Yani her şeyiyle hazırız yeni yıla böylesine girmeye! Böylesine diyorum çünkü başka türlü de girilebilir. Elbette Miladi takvime göre işliyor günümüz ve yeni yıla gireceğimizi değiştiremeyiz. Ama o günü Müslümanlığımıza yakışan bir çerçevede de geçirebiliriz. İşin ehemmiyeti düşünülse insanlar bu kadar sevinmeyecek. Delice çıldırmalar hayatın boş bir eğlenceden ibaret olduğunu gösteriyor. Fakat yeni yılı tüm sene içindeki kayıplarımızın ve kazandıklarımızın hesaplanması üzerine bina etmeliyiz. Bir sene boyunca amel defterine taşıdığımız günahlarımızın affını dualarla sağlamalıyız. Kazandıklarımızın daha fazlasını ümit edip ve bir hedef koyarak geleceğe güzel adımlar atma endişesinde olmalıyız. Kur`an okumalıyız. Ciddi bir nefsi muhasebe üzerine oturup, içimize derin bir tefekkür çekip ölüm-yaşam kıskacında med-cezirler dokuyup hayata dair emelleri gözden geçirmeliyiz. Yapacak çok işimiz varken, ölüme bir adım yaklaştığımızın simgesi ve bir yılı kaybetmenin buruk bir hüznünü yaşatması hakeza geleceğe ümitle ve güzellikle bakmayı öğretecek olan o günü oyun-eğlenceyle geçirmek akıl kârı mıdır?
Zaten normal günlerde amelin (doğru-yanlış) hesabını düşünmekten aciz olup, murakabe ve muhasebe yoksunluğu yaşayan benlikler o günde bunu yaşamalılar. Murakabe ve muhasebe günü olmak zorundadır bizim için. Bu da o günümüzü farklı kılacaktır. Ama hayatın şen şakraklığına, eğlencesine dalıp bir şey olsun da keyiflenelim derdiyle yananlara bugün fırsat olarak gelir. Hâlbuki bu fırsat öyle bir sıkıntıya düşürecek ki insanı ‘keşkeye` kapı aralanacak ve verilen fırsat farklı bir şekilde değerlendirilseydi diye...
İşe ilk önce kendimizden başlamamız gerekiyor. Kendimizi değiştirmedikçe o topluluğu değiştirmeyeceğini söyleyen Rabbimiz, bu halimizi görmeye de muktedirdir şüphesiz. İslam toplumunun perişanlığını, zilletinin sebebini ilk önce herkes kendinde görmelidir. Bırakalım benlikleri daha çok takvalı, İslam`a sımsıkı sarılan bir kıvama getirmeyi, daha Müslümanlığa tam anlamıyla dönüş mahiyetindeki değişiklik zor oluyor. Yılbaşı melaneti Hristiyan adeti olup bu İslam topluluklarına dayanmıştır. Sanki bizim imiş gibi bir sahiplenmeyi, toplumun o güne verdiği değerle anlaşılabiliyor. Bu Müslümanlar için hüsrandır, kayıptır... Acilen bu halden çıkıp silkinmeye gidilmelidir. Bu anlamda ciddi bir şekilde davetçilerin bu konuya ehem vermesi gerekir. Yılbaşı gününün yaklaşmasına üç ay kala bu konularda konuşulmalı ve topyekûn bir seferberlik verilerek Müslüman halka bu anlatılmalıdır. Çünkü bu bela hemen hemen fakir- zengin demeden her haneyi kapsamaktadır. Ve çocuklar dahi bu bilinçle büyüyorsa o halde gelecek neslin teminatı zor olacaktır. Geçen bir anne bana çocuğu hakkında konuşurken, onun ısrarla yılbaşı kutlamak istediğini söylüyordu ve evlerinde hiç kutlanmadığı halde... Bu durumda bu bilincin çocuklara dahi aşılanması gerekir. İki üç sene yapılacak olan bu davet seferberliği muhakkak meyvesini verecektir inşallah. Rabbim bizleri ve evlerimizi bu çirkef günden korusun. Amin...