HATIRALAR | Şehit Dr. Abdulaziz Rantisi
Bismillahirrahmanirrahim
Bundan tam 20 yıl önce, 17 Nisan 2004’te, bir füze saldırısı sonucu şehit olan Dr. Abdulaziz Rantisi’yi, şehadetinin yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Rantisi, Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın 7 kurucu liderinden biriydi. Asıl mesleği olan tıp doktorluğunun yanında örnek bir dava adamı, bir şair, mücahit, eş ve lider olarak karşımıza çıkar Rantisi. Biz onu, Şehit Şeyh Ahmed Yasin’in yanında tebessüm ettiği bir fotoğraftan ve aklımıza kazınan “Bir gün öleceğiz Ölümün bir Apache helikopteri mi, kalp kriziyle mi olsun derseniz ben, Apache’yi tercih ederim.” sözünden ve bu sözüne sadakatinden tanırız. Zira çok sevdiği Şeyh’inin şehadetinden sadece 37 gün sonra helikopterden atılan füzelerle şehadet şerbetini içer. “Şudur en son dileğim: Koy beni cennetine ey Rabbim!" der, şehadetinden önce. Duası makbul bir şehit olarak Rabbine ulaşır. Rabbim onu ve onun yolunu sürdürenleri tanımayı ve ibretler almayı nasip etsin!
Biz bu yazımızda onun şehadetinden sonra Amir Şemah tarafından hazırlanan ve 2006 yılında Dua Yayınları tarafından yayınlanan “Hatıralar” kitabı üzerinden Rantisi’yi yad edeceğiz. Kitapta genel hatlarıyla Rantisi’nin hayat hikayesi, yaptığı ropörtajlar, yazdığı şiirler, şehadetinden sonra yapılan açıklamalara yer veriliyor. Şimdi de hayatından kesitlerle şehidi analım.
1947’de Yebna’da doğdu ancak daha altı aylıkken köyleri Siyonistlerce gasp edilince şu anda ismini çokça duyduğumuz Han Yunus kampında hayatını sürdürür. Çocukluğuna dair ilk anısı, 1956 Han Yunus Katliamı olur, Rantisi’nin. Hepsi sivil ve suçsuz 525 kişinin soğukkanlı öldürülüşünü unutaz. Kampta işgal çetelerinin en büyük cinayetlerinden açlığı ve yoksulluğu tadar çocukluğunda. Sonrasında bin bir zorlukla edinilen doktorluk mesleği… Meslekte profesörlüğe kadar yükseliş… Siyonistlerin haksız vergilerine ilkesel karşı çıkış ve bu uğurda ilk cezaevi anıları…
Filistinlilerin kasten öldürüldüğü lokomotif olayından sonra başlar İntifada. Rantisi de İhvan-ı Müslimin hareketinin 7 liderinden biri olarak HAMAS’ın kuruluşunda bulunur. Cami eksenli çalışan bu teşkilat, aslı itibariyle ıslah hareketi olan İhvan’ın Filistin’de İslami bir direniş hareketine dönüşen kolu olur.
Bundan sonrasında tüm yıldırımları üstüne çeker ve bitmeyen cezaevi ve sürgün dönemi başlar. Cezaevi, onun nezdinde sık sık girip çıktığı, Necip Fazıl’ın veciz ifadesiyle “Dünyaya kapalı, Allah’a (c.c.) açık” bir mucizevi medrese olur. Bazı zamanlarda beklenmedik yağmurlardır mucize, bazı zamanlarda tek kişilik hücrede Kur’an’ın nuruyla geçen 3 ay... Şeyh Ahmet Yasin ile beraber olmak bile ayrı bir kerametken, Şeyh’in makbul olan mucizevi dualarıyla gönüllerin ferahladığı nice anlar yaşar.
Cezaevinden sonra bir grup insanla işkence aracı olan Lübnan sürgününü yaşar, Rantisi. Siyonistlerin Mercü’z-zuhur mevkiine yıldırmak için bıraktığı bu insanlar, Rantisi’nin öncülüğünde kendilerini dünyaya anlatma fırsatı bulurlar. Teşkilatçı, disiplinli ve enformasyon gücü yüksek bir mücadele adamı olarak hareket eder. Ya bir taşa dönüşecek ya da vatanlarına döneceklerdi orada. Ancak onları çöle mahkum edenler, çölü gül bahçesine çevireceklerinin farkında değildi. Kamp kurarlar, ilim yuvası açarlar, çevredeki insanların bozulan Filistinli algısını hal ve hareketlerinde düzeltirler ve dünyanın birçok yerinden gelen insanlara Filistin davasını anlatırlar, zorlu çöl koşullarına rağmen. Kim yoktur ki ziyaretçiler arasında… Üstad Fethi Yeken, Hasan Turabi gibi birçok öncü şahsiyet onları ziyaret eder. Zorlu durumlara sabır ve sebatları öyle bir hal alır ki bazı insanlar bu sebatı ancak bir peygamberin yapabileceğini düşünerek ona hayran kalır, dinine girmek isterler.
Rantisi’nin, vefatından önce Amerikan canavarını toz duman eden Felluce kıyamından da güç alarak bir makaleye kitapta yer verilir. Burada vurguladığı hususlar şu şekildedir: Amerika, Siyonistlere kol kanat gererek kucağında yılan beslediğini er veya geç anlayacak. Bu hezimet, Siyonistlerin, işbirlikçilerin ve Amerika’yı ilah edinenlerin hayal kırıklığına uğradığı bir tecrübeye sebep olacak. Biiznillah 7 Ekim olayları da buna vesile olacaktır. Müslümanlara şu çağrıda bulunur Rantisi:
“İslam ümmetine layık bir gelecek inşa etmenin, Müslümanların sırtından ar, zillet ve yenilgi tozunu temizleyip gasp edilmiş şereflerini geri alma zamanı gelmiştir.”
Kitapta, HAMAS sözcülüğünü de yapan Rantisi’nin çeşitli zamanlarda yaptığı röportajlardan bazı kesitlere de yer verilmiş. Burada kendine güveni yüksek, derdini iyi anlatabilen ve davasının haklılığını ortaya koyan bir Rantisi görürüz.
HAMAS’ın başta Şeyh Ahmet Yasin, Salah Şehade, Mühendis gibi birçok seçkin önderini kaybetmesine ve birçok darbe almasına rağmen her seferinde güçlenerek çıkmasını halkıyla hemhal olmasına bağlar Rantisi. Öte yandan şunu da ekler:
“Büyük hedefler, büyük kurbanlara muhtaçtır (….) Bu öyle bir cihattır ki onun gölgesinde akide ve vatan hariç her şey kurban edilir.”
3 oğlunu ve 3 torununu geçtiğimiz günlerde bir saldırıda şehit veren İsmail Haniye de o vakarla aynı minvalde şöyle demişti hatırlarsanız:
“Çocuklarımın kanı, Gazze’deki şehitlerden kıymetli değildir.”
Ebu Ubeyde’nin diline pelesenk olan parola da bu değil midir:
“Ve innehu lecihad. Nasrun ev istişhad (Bu kesin bir cihat. Ya zafer ya şehadet)”
Uluslararası dengelerle neden uyumlu hareket etmedikleri sorulduğunda da Arafat’ın toleransının Filistin davasında ve toprağında kayba sebebiyet verdiğini ve yine de kendini bu uluslararası erklere kabul ettiremediğini hatırlatarak tek çözümün “ilkeli bir direniş” olduğunu ifade eder ve şöyle ekler:
“Zulüm katmerleşip yardımcıları da çoğaldı diye direnişimizi bırakacak, vatanımız ve mukaddesatımızdan ödün verecek değiliz.”
Rantisi’nin şehadetinden sonraki röportajda eşinin metaneti, bize şu ilkeyi hatırlatır: “Gidenler Hüseyin gibi gitmeli, kalanlar Zeynep gibi kalmalı.”
Yazının başında aynı zamanda şair Rantisi’den de bahsetmiştik. Şiirlerinde kendisini vatanı için can atan bir savaşçı, nefsiyle muhavere eden bir zahit görürüz. Şöyle der Rantisi:
Ölümü tadarsa bir kimse cenk meydanında
Temizlenmez mi bedene bulaşan hastalıktan
Bir hayatı ölü gibi yaşayan kimse ise
Bela ve acı dolu mücadelenin tadına varabilir mi?
…
Terk et nefsin arzularını ki
Ebediyen horlanıp alçalmayasın
Gecenin korkunç karanlığını del
Onun libasını çıkar at!
Uyandır fecrin mahmur gözlerini
Rantisi, kitabı hazırlayan Amir Şemah’ın dediği gibi Filistinli gençler nezdinde boyun eğmezliğiyle örnek bir şahsiyet, numune bir insandır. Özellikle zindanda Şeyh Ahmet Yasin ile yaşadıklarına bakarak kerametlerin bugün de tahakkuklarının zor olmadığını göstermesi açısından değerlidir. Bir yandan zindanlarla dolu mücadeleci kimliğiyle ön planda bulunurken öte yandan profesörlüğe uzanan akademik azmi sebebiyle de örnektir. Teşkilatçı, tedbirlere sıkı sıkıya bağlı ve disiplinli biri olarak bilindiği gibi az zaman ayırmak zorunda kaldığı ailesine şefkatli ve yumuşak bir baba portresi çizmesiyle de örnektir.
Kitabın başında Ahmet Varol’un da dediği gibi:
“Bir davada lider olmanın bir makam ve nimet sahibi olmak değil, göğsünü roketlere ve füzelere açma cüreti ve cesaretini göstermek olduğunu anlarız. İşte Rantisi, tam bir gönül rahatlığı içinde ve şehadeti önemli bir arzu telakki ederek bu cesareti gösterenlerdendir.”
Rabbim Filistin davasına gönül vermiş, Kudüs’ü özgürleştirmeyi gaye edinmiş, bu uğurda canını, malını, zamanını, alın terini, makam ve mevkisini fena-fil Kudüs eylemiş aziz İslam mücahitlerinden razı olsun! Şehitlerin şefaatlerine nail etsin! Bizleri de onları anarak anlamayı ve tavizsiz hayat düsturlarını hayatlarımıza aksettirmeyi nasip etsin!
Rabbim Kitaptan ayırmasın!