• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

SEYYİD KUTUP /ABDULLAH AYYILDIZ

Bismillahirrahmanirrahim.

Kudüs davası ile ilgili okumalarımıza Seyyid Kutup’un “Yahudi İle Savaşımız” kitabından devam ediyoruz. Daha önce küçük bir girizgâh ve masonluk özelinde Yahudi faaliyetlerine değindiğimiz kitabı kaldığımız yerden ele almaya çalışacağız. Rabbim istifadeyi nasip etsin.

Üstat Seyyid Kutup, ilk bölümde emperyalistlerin halktan, halkın kıpırdamasından ve halkın silahlanmasından korktukları için Mısırlı yetkililerin siyonizme karşı harekete geçen “Fedailer Topluluğu” olarak var olan bir grubu lağvetmesini eleştiriyor.

Filistin’in kanayan yarasını gözler önüne seren yazar, özellikle şu serzenişte bulunuyor: “Filistin kahramanları için ne yaptınız? Ardında boynu bükük öksüz çocuklar, kimsesiz dul kadınlar ve bağrı yanık gözü yaşlı anneler bırakan Filistin kahramanları için hiç kimse bir tek kelime bile yazmıyor. İslam için ve İslam’ın mukaddes toprakları için canlarını seve seve feda eden bu kahramanlar hakkında hiç kimse tek bir kelime bile söylemiyor.” diyor.

Beyaz İngiliz ve yerli esmer İngiliz tanımını yapıyor. Evet, beyaz İngilizler Mısır'ı terk etmek zorunda bırakıldıkları gün, yerini esmer yerli İngilizlere bırakmıştır. Esmer yerli İngilizler, o topraklardan olsa da ruhen İngiliz’in kölesi konumdadır. Özellikle “Biz adam olamayız, bizim onlara yetişmemize ve onların yaptıklarını yapmamıza imkan yok” gibi sloganlarla milletin moralini bozmaya, maneviyatını kırmaya ve ümitsizlik batağına düşürmeye sebebiyet verdiler. Böylelikle Cihat ve askerlik ruhunu öldürdüler. Ve ilginçtir bunu askerlik süresini uzatarak yaptılar ki insanlara askerlikten nefret etsin. Filistin'de Yahudi'ye karşı savaşmak niyetinden vazgeçirmeye çalışmak da amaçlardan biriydi. Büyük oranda başarılı da oldular. 

Ancak “Müslüman Kardeşler” gibi nice grubun cihat ruhunu diri tutmak adına uğraştığını da ekliyor. Bu gruplar hemen emperyalizmin hem de siyonizmin emellerine ulaşmasını engellemek, çevrilen siyasi dolapları durdurmak ve yapılan planları yırtıp atmayı gaye edinen, canını, malını, hayallerini ve ümitlerini bütün dünyalıklarını feda eden bir imanlı gençlikten oluşuyordu.

Kitabın 2. bölümünde yazar, kitabın başlığına konu olan ‘Yahudi ile savaşı’ anlatıyor. Yöntem olarak da Hz. Peygamberin Medine'de İslam'ın ilk olarak yayılması başladığı dönemde Yahudilerin hile ve desiseleriyle karşılaştığı zaman aldığı tavır ve tedbirlerinin aynısını uygulamaya koymayı uygun görüyor. Çünkü Yahudilerin Müslümanları karşısında başvurduğu taktiklerden biri de Müslümanların ilham aldıkları kaynakları kurutmak ve onları dinle, Kur'an esaslarından uzaklaştırmaktır. Şerefli geçmişinden kopan ve manevi değerleriyle arasında engeller konulan Müslümanların zayıf düşmesi ve yönetilebilir bir hale gelmesi, onlar için daha önemlidir. Yahudi dini uyanışı istemez. Önüne geçmeye ve kendine işler hale getirmeye çalışır. Dinin temel esaslarına karşı iftira, şüphe ve aleyhte konuşma gibi propagandalar, Müslümanları içten çökertme çalışmaları olarak önümüzde durmaktadır.

Yahudiler İslam’ın asli kaynaklarından hadislere de saldırıyorlar, içine karıştırdıkları uydurmalarla hadislere güveni baltalıyorlardı. Yahudilerin bu hile ve desiseleri, bize bir rahmet oldu ve kadim Müslümanların deyim yerindeyse ince eleyip sık dokuyarak sahih ve makbul hadisleri toplamaya vesile oldu.

Düşmanlık, çekememezlik, kıskançlık, fitne ve bozgunculuk ile bütün insanlığın başına bela olmakta huzur ve barış imkânlarını ortadan kaldırmaktadır. Bu sebeple bütün insanlıktan tecrit edilmiş olarak tek başlarına yaşamaya zorunlu kalmışlardır. Kendilerini diğer insanlardan üstte kabul ettikleri için daima insanlara tepeden bakmış, onları hor görmüş ve bu yüzden de onların nefretini kazanmıştır.

Medine'de üç kabile ile Mekkeli müşrikleri kışkırtan Yahudilerdir. Müslümanlar arasında fitneyi artırarak Hazreti Osman'ın şehit edilmesine sebep olanlar da Yahudilerdir. Koca Osmanlı Devleti'ni parçalayan, milliyetçi ve ırkçı hareketlerin ardından sinsi emellerini gerçekleştiren ve böylelikle İslam’ın hâkimiyetini sona erdiren de Yahudilerdir. Yeryüzünde her bölge ülkede İslam'a karşı savaşan güçlerin arkasında Yahudilerin olduğu su götürmez bir gerçektir. Materyalizmi kurup maddeyi ilahlaştıran, cinsi sapkınlıkları teşvik eden, aile hayatını yıkan ve sosyal ilişkileri bozanlar da Yahudilerdir. Bu sebeple yazar, “Yahudi’yle Savaşımız”ın dün olduğu gibi bugün de bütün şiddetiyle devam ettiğini belirtiyor.

Yazar, Yahudilerin İsrail devletini kurduklarını ilan ettikten sonra İslam'a ve Müslümanlara saldırmasını, sınırlarını genişletmesini zulüm ve diktatörlük üzere düzenlemeye çalıştığını kabul ediyor, ancak bu egemenliğin pek yakında yıkılacağını Kur'anî bir müjde ile belirtiyor. Zira onların dıştan görünen üstünlüğü, dünyanın onları desteklemiş olarak görülmesi, onların bütün dünya insanlarıyla birlik, beraberlik, dostluk ve destek içinde olduğunu göstermez. Bu sahte yüzün üzerinden çıkar perdesini attığınız zaman, siyonist dünyanın kendi aralarında çıkar ayrılığı içinde bulunduğunu açık ve kesin olarak göreceksiniz. Bu sebeple Müminler, İslam’ın temel esaslarına yeniden sarılıp Allah'ın emrine kulak verdikleri vakit zafer kapıları onlar için yeniden açılacak ve düşmanlarına karşı Allah'ın izniyle üstün geleceklerdir.

(Devam edecek)