Şifa Ayı Ramazan
Bismillahirrahmanirrahim.
İnsan, her daim yokluğa sürüklenen bir can... Ve Ramazan, o yokluğa sürüklenen insanı dirilişin kalbine koyan bir zaman.... Çünkü büyük bir hazineyi ihtiva eder, Ramazan. Sadra şifa Kur’an’ıyla, bedene afiyet orucuyla, birlik ve beraberliği uhdesinde taşıyan iftar ve sahuruyla, yoğunlaştırılmış cennet tohumu Kadir gecesiyle, safları sık ve düzgün teravih namazlarıyla, velhasılıkelam her yönüyle 11 aydır beklenen bir kutlu misafirdir Ramazan.
Bu kutlu misafirimizi, hanelerimize teşrifine yakın hasretle beklemiş, ilk yarısında her teravih vaktinde “merhaba” senalarıyla karşılamış, açıkçası varlığına alışmıştık. 15. gecede teravihinde gelen “elveda” nidası ise gönüllerimizi bir ayrılık hummasına tuttu. Ancak bilmeli ki her daim artan bir heyecanla rahmet ve bereketin doruğa ulaştığı bir sath-ı maile girdiğimizin farkına varınca da sevinmedik değil. Zira Bedir günlerini de ihtiva eder bu ikinci yarı, Kadir gecelerini de… Yani hem kendisi, hem orucu, hem Kur’an’ı, hem oluşturduğu iklimle Ramazan; gerçekten de susayan gönüllere su, müminlere rahmet, hasta kalplere şifa, irademize kuvvet, Müslümanlar arası uhuvvet ve muavenet ile yok olmaya yüz tutmuş insaniyetimize ve dahi Müslümanlığımıza bir kurtuluş sefinesi hükmünde tecelli etti bizlere.
Ramazan’ın ruhları, baharın bedenleri, kutlu doğum haftasının da Muhammedî iklimle kalpleri ihya ettiği anların aynı zamana tevafuk etmesi de ayrı bir güzellik oldu. Hele hele 2 yıllık pandemi mahzunluğundan sonra camilerde safların sık, düzgün ve dolu dolu olduğu, iftar ve sahur sofralarının maaile idrak edildiği Ramazanları çok özlemişiz vesselam.
Ramazan vakti gelince “bu ay daha iyi nasıl idrak edilmeli, kıymeti nasıl bilinmeli” gibi sorular zihni meşgul eder, bu vesileyle kitaplar karıştırılır, doyurucu sohbet programları izlenir. Çünkü bedenin açlığına mukabil, ruh doymak bilmez bir iştah ve bu ayın mahiyetine ihtiramla Rabbine ulaştıracak riyazet vesilelerini arar da arar. Ben de Hacı Bayram-ı Veli, Ahmed Yesevi, Yunus Emre ve diğer tasavvuf erbabının ruh âlemine daldım. Bu arayış, büyüklerin Ramazaniyye adıyla müsemma şiir türüne de eğilmeme vesile oldu. Yandıkça pişen, piştikçe olgunlaşan, olgunlaştıkça Hakk’a yaklaşan bu hakikat erlerine misafir olmak, bir nebze şifa oldu. Nasip olursa bu yazımızda kısmen değinip, gelecek yazımızda iklimine dalmaya azmedeceğiz bu eserlere. Bu şifaların arayışından birinde güzel bir mücmel kitaba rast geldim. Bugün size bu eseri tanıtmak istiyorum.
“Şifa Ayı Ramazan” isimli eser, alanında uzman akademisyenlerin makalelerini teşkil ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı bu eserde Ramazan ayının mahiyetini, dinlerde oruç ibadetini, salgın dönemi hüzünlü ancak ümitvar Ramazanları, Ramazana bir hekim gözüyle bakışı, orucun fıtrata dönüşteki etkisini, manevi dünyamızı imarda orucun değiştirici gücünü, Ramazan’ın insan ve toplum psikolojisine yansımasını, yardımlaşma ve dayanışmaya etkisini, çocuk eğitiminde Ramazan ayının önemini, şiir olmak üzere kültür ve edebiyatımızda Ramazan’ın nasıl yer ettiğini öğreniyoruz. Dilerseniz ilk makaleden kısa kısa değinip sizi eseri okumaya sevk ve şevk edelim.
Birçok dersinden istifade ettiğim ve ismiyle müsemma ihlasıyla mukim Prof. Dr. Halis Aydemir hocanın mücmel girizgâhı, aslında Ramazan’ın neden bir şifa olduğunu bizlere aktarıyor. Çünkü Ramazan, 12 aydan bir ay değil, biricik bir aydır. İçinde hayat kaynağı taşıyan orucu ihtiva eder. Ramazan, en temel alışkanlıkları bile yeniden düzene koyduğundan, iyileşmeye engel olan karşı direnci de minimize eder. Oruç, bu sebeple insani iradenin tezahürüdür. Sessiz bir huzuru ihtiva eden orucu tutmakla bedenimiz, kulluğumuza şehadet eder. Orucun bedene sıhhat, ruhlara arınma vesilesi olduğunu belirten hoca, oruç tutmadaki en temel gayenin takvayı artırmak ve sağlıklı bir kişiliği inşa etmek olduğunun da altını çizer. Çünkü Resulullah’ın (SAV) da belirttiği gibi, yalanı terk etmeyen kişinin açlık ve susuzluğuna Allah muhtaç değildir.
Ramazan ayının en önemli bereketi olan Kur’an-ı Kerim’in ruhlara hidayet kaynağı tilaveti, ruhumuzda biriken tortuların izalesini sağlar. Yüce Yaradan’ın okudukça bize şifa indirdiği kitabının, oruçlu yüreklerde tesiri daha çoktur. Allah (c.c.) buyuruyor ki: “Biz Kur’an’dan müminler için şifa namına ve rahmet namına ne varsa indirmekteyiz.” (İsra Suresi, 82. ayet)
Hocanın yazısının nihayetinde, maksadını beyan eden yazısını ayniyle paylaşıyorum: “Ayet ayet, sure sure Kur’an-ı Kerim’i okudukça kişinin hem manen hem bedenen şifaya kavuşması ve oradaki hidayeti görüp hayatını bununla uyumlu halde getirmeye çalışması beklenir. Kuran’daki ilahi ölçülerle kendi hayatını tartmaya ve buradan çıkardığı ibretli sonuçları, amellerini ıslah etmek üzere yaşam tarzına yansıtmaya, kişi ramazanda daha yatkın hale gelir. Böyle geçirilen bir ramazan, kul açısından hem inancı hem de davranışlarını yeniden düzene koyan bütüncül bir bakım etkisini gösterir. Allahualem ramazan ayından ve oruç ibadetinden amaçlanan da böylesi esaslı bir değişim ve iyileşmedir.”
Ramazan’ın diriltici ruhunu ele alan Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya’nın şu muhteşem tespitiyle yazımızı tamamlayalım:
“Yaradan ile kul arasındaki sırlı ibadettir oruç. İbadet şehrinin kapısı cennetin Reyyan kapısıdır ki, oruçla açılır. Çünkü Oruçta riya yoktur, gösteriş imkân bulamaz. Hakk’ın rızası vardır. O rıza ki, Allah’ın rahmetini getirir. Hasılı, şehr-i ramazan, tefekkür, teemmül ve tezekkür ayıdır. Beden ve ruh hakiki kurtuluşunu, inşa ve ihyasını bu ayda gerçekleştirir. Hakikat kapılarında melekler, delalet kapılarında şeytanlar beklemektedir. Meleklerin rehberliğinde ruhu seyahate çıkarmak, hakikat âlemine ulaşmanın en sağlam yoludur. Ruh ve gönlün terbiye, tezkiye ve kontrolü, Ramazandaki orucun kudretli desteğiyle kemalat seviyesine vasıl olur. O makam ve mertebede, insanın kendisi, varlığı ve çevresindekiler, varlık âleminde yok olur; ancak var edenin varlığında dirilmenin ve dirilişin dayanılmaz hazzını ve hafifliğini yaşar/tecrübe eder.”
Rabbimden dileğim, hakkıyla idrak edip kadrini kıymetini bileceğimiz bir Ramazan geçirelim. Gelecek yazımızda kitaba kaldığımız yerden devam edecek, Ramazan ve bayram konulu şiirlere değineceğiz. Sözlerimizin hülasasında, üzerine hasbihal edeceğimiz eserlerden Aşkî mahlasıyla meşhur Muzaffer Özak’ın “Bayram Edelim” eserinde beyan ettiklerinden birini murat edelim:
Îmândan Kur'ândan ayırma bizi
İlâhî haramla doyurma bizi
Yolundan şaşarsak affeyle bizi
Seçelim irfânla bayram edelim
Selam ve dua ile…
Abdullah AYYILDIZ