Borç Verme ve Almanın Adabı
Allah (cc) Bakara sûresinde şöyle buyurmaktadır: Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin. Eğer borçlu, aklı ermeyen veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun… (Bakara 282)
En doğru borç alma ve verme yöntemi Bakara sûresinin bu uzun ayetinde detaylı bir şekilde izah edilmiştir. Ayette vurgu yapılan önemli iki husus; iki şahit ve borçla ilgili detayların yazılması… Borç veren ve alanın birbirlerini mağdur etmemesi için şu maddelere dikkat etmesi gerekir;
1- Borç miktarının yazılması,
2- Borcun ödeneceği tarihin veren ve alan tarafından belirlenip yazılması.. Fakat bu borç akdinin şartlarından değildir.
3- Eğer yazıyı borçlu değil de bir başkası yazacaksa öncelik velisine verilmeli ve lafızlarını kendisi belirlemelidir.
4- Borç verildiği zaman iki erkek, eğer mevcut değilse iki kadın bir erkeği şahit tutmak da yine tedbir açısından önemlidir.
5- Borç veren kişi eğer imkân varsa borç verdiği kişinin mallarından birini rehin olarak yanında bulundurması iyidir. Ta ki vakti geldiğinde borçlu ödeyemezse bu mal satılır ve böylece borç verenin mağduriyeti giderilmiş olur.
İslam âlimleri borç hukukuyla ilgili üç şeyin müstehap olduğunu söyler; yazmak, şahit tutmak ve rehin almak. Bazı âlimler yazmanın vacip olduğu görüşüne gitse de asıl olan müstehap oluşudur. Şahit tutma da önemli olup İslam`ın teşvik ettiği bir tavsiyedir. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmaktadır:
Üç kişi Allah'a dua ettiklerinde Allah onların duasına icabet etmez; Ahlakı bozuk olan bir hanımı yanında tutup boşamayan kişi, buluğ çağına ermeden yetimin malını yetime veren kişi, şahit tutmadan borç veren kişi. (Hâkim)
Borç veren ve alan kimse birbirlerine güveniyorlarsa yukarıda zikredilen şartlar kendileri için gerekli olmamakla birlikte yine müstehabtır. Allah'u Teâla bir sonraki ayette şöyle der:
…Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin… (Bakara 183)
Banka havalesi üzerinden alınan borç için bankanın verdiği makbuz bahsi geçen yazma ve şahit şartını dolaylı olarak yerine getiriyor. Zira günümüz teknolojisinde bilgisayar ortamlarına aktarılan dokümanlar silinmiyor. Olduğu gibi kalıyor. Mahkeme tutanaklarında da geçerlilik arz ediyor. Senetle ilgili durum da aynıdır. Çünkü senet; bir vakanın delilini teşkil etmek üzere bir kişi (veya kurum) tarafından imzalanan (veya inkâr edilmez şekilde onaylanan) ve imzalayanın aleyhine delil teşkil eden yazılı belgedir. Bu anlamda senet, iki tarafın da imza atarak onayladığı bir kontrattır.
İslam dini şahısların mağdur olmaması ve sonrasında birbirlerine karşı adavet içerisine girmemesi için alınması gereken tedbirleri bazen farz bazen de müstehap olarak görür. Borçla ilgili durum da aynıdır. İlk ayette emir olarak gelen hüküm sonrasında eğer güven varsa müstehap hükmünü alıyor.