• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Adına muhacir demişler…

Yersiz, yurtsuz, ailesiz, kimsesiz…

Kendisini koruyacak Ensarlardan, kardeşlerinden gerekli desteği alamamış kimsesizlerdir onlar.

Yerinden yurdundan olmuş, sevdiklerinden, ailesinden, toprağından olmuş ama adına muhacir demişler. Zalim emperyalistlerin kirli emelleri uğruna topraklarımızda sürdürdüğü hain savaşın mağdurlarıdır onlar.

Tonlarca ağırlıktaki bombalardan, üzerlerine gece gündüz demeden yağan kurşunlardan kaçmışlar. Bu hain savaşta sevdiklerini kaybetmişler. Annesinden, babasından ayırmış bu savaş onları.

Evlatlarını, sevmeye doyamadıkları ciğerparelerini bu savaşa kurban vermişler. Son çare olarak geriye kalanlarla, ülkelerinden bir umut sığınacakları güvenli bir limana doğru yola çıkmışlar.

Ensar olarak bizi seçmiş, bize sığınmış, bizden bir yardım eli beklemişler. Ama kaçtıkları savaştan daha kötü, daha tehlikeli bir durumda bulmuşlar kendilerini. Ensar olacakların suskunluğunda, faşist ırkçıların pençeleri arasında bulmuşlar kendilerini… Adlarının ve kimlerden olduklarının bir önemi yok, onlara topyekûn Suriyeli demişler.

Kimi zaman hainlerin kötü emelleri karşısında çaresiz kalmışlar. Kimi zaman bir ekmeğe muhtaç olmuşlar, kimi zaman da sığınacak bir çatıya, sıcak bir yuvaya, sıcak bir selama hasret kalmışlar.

Çoğu zaman faşist ve ırkçıların hain saldırılarından koruyamadık onları. Kimisi oy devşirmek, kimisi taban bulmak adına kötü emellerinin kurbanı etti onları. Öldürüldüklerinde yanlarında olamadık. Saldırıya uğradıklarında gözleri bizi aradı ama biz orada yoktuk.

Son olarak faşist alçakların körüklediği yangın Gaziantep’teki muhacirlerin bağrına düştü. Başına geleceklerden habersiz, alçak ve zalimlerin her türlü emellerine karşı siyah çarşafına bürünmüş bir bankta oturuyordu. Adı Leyla Muhammed… Elinde ekmek poşeti, kucağında meyve suyu vardı. Ne 70 yaşında olması ne zihinsel engelli olması ne de üzerindeki siyah çarşafı alçakların ona saldırmalarına engel olamamıştı.

Yaşlı ve çaresiz annemizin başına üşüşmüş akbabaların gazına gelen bir haydut olanca gücüyle bir tekme attı Leyla Muhammed’e… Yaşlı, engelli ve kimsesiz oluşuna aldırış etmeden… Yüzüne gelen bu ağır darbe ile sendeledi, gözleri yaşardı. Gözlerinden sicim sicim yaşlar aktı. Dilini bilmediği, niyetini dahi anlamadığı bu alçaklar karşısında çaresizce darbe aldığı yüzünü, gözünü tuttu. Bir şeyler mırıldandı ama ne duyan oldu ne de onu anlamak isteyen…  İzlerken yüreğimiz yandı, gözlerimiz yaşardı, vicdanlarımız sızladı.

Özür dileriz anne seni koruyamadık…

Özür dileriz anne yanında olamadık….

Faşistlerin her gün körüklediği ateşe bir damla su dökemedik. İzlemekten başka bir şey yapamadık anne, özür dileriz! Her daim mazluma umut olmuş, zalime korku salmış bu topraklarda kendini bilmez faşist ve ırkçı alçakların sana yaptıklarından dolayı özür dileriz senden.

Allah’ım, içimizdeki zalimler yüzünden bizleri helak etme, rahmetine sığınıyoruz…