Kanayan yaramız; Filistin
Ümmetin son yarım asırda verdiği en büyük imtihan Filistin üzerinden olsa gerek. Yanı başımızda İslam’ın ilk kıblesini içinde barındıran kutsal topraklar adım adım işgal ediliyor. Bugüne kadar verdiği mücadeleyle gönüllere taht kuran Filistinliler, şu ana kadar İslam aleminden ciddi manada destek görmeden direnişe devam ediyor. Onlarca İslam ülkesine ve milyarlarca Müslüman’a rağmen yalnızlığa mahkûm edilen mazlum coğrafya…
Dünya zalimlerinin desteğini arkasına alan işgalci Siyonistlerin her türlü katliam ve saldırılarına rağmen onurlu ve muzaffer bir direniş sergiliyor Filistinliler. Yediden yetmişe bu topraklarda yaşayanlar, yaşadıkları coğrafyanın ve verdikleri mücadelenin farkında... Tüm imkansızlıklara, yokluğa ve ambargoya rağmen direnerek aziz oluyorlar.
Şehadeti mektep edinmiş mücahit ve mücahideleri bağrında yetiştiren, her bir karış toprağı kanla, acıyla, gözyaşıyla sulanmış bu topraklar, bir avuç Müslümanın müdafaasına kalmış maalesef. Sayıları bir avuç olsa da yürekleri iman dolu, kafire korku salan, gerisin geriye adım attıran korkusuz kahramandır onlar.
Bu topraklarda anneler, bebeklerini ninniyle değil şehadet türküleriyle büyütürler. Kundakta şehadet nağmeleriyle büyür minik bedenler. Büyür, serpilir ve küçük bedenlerinde taşıdıkları koca yürekleriyle kafirin en acımasızına karşı dururlar.
Bu coğrafyada çocukların oyuncakları arabalar, bebekler değil, sapan, taş ve oyuncak silahlardır. Çocuklar daha küçük yaşta şehadetin ne olduğunu bilir, şehitleri cennete uğurlama ve şehitleri anma törenleri düzenlerler. Gönüllerinde iman, dillerinde tekbirlerle uğurlarlar şehitleri Rahmeti Rahman’a…
Gençlerin hayali, iyi bir yaşam, güzel bir ev, araba değildir bu topraklarda. En büyük hayalleri şahit olarak yaşayıp şehit olarak ulaşmaktır cenneti âlâya. Her zaman ölümle karşı karşıya olmanın bilinciyle her an hazırdır Rabbine kavuşmaya. Duruşları ve cesaretleriyle kafire korku salarlar. Hiçbir Siyonist yalnız başına dikilemez bu yiğitlerin karşısına. Her biri çağının Hüseyin’i, Musabı, Ammar’ı, Fatma’sı, Zeynep’idirler.
Ümmetin yetim coğrafyası Filistin, her saldırıda yalnız başına savunuyor İslam’ın ilk kıblesini. Dünyanın gözü önünde her türlü katliama ve zulme maruz kalıyorlar ancak milyarları aşkın İslam aleminden etkili bir destek göremiyorlar maalesef. Kınamadan öteye geçemeyen Müslüman ülkelerin bu davranışları ise Siyonistleri daha fazla kudurtuyor ve cesaretlendiriyor. Yani aslında en büyük güçlerini, İslam aleminin suskunluğunda buluyorlar.
İslam alemi sustukça daha bir zalimleşiyor, daha bir saldırganlaşıyorlar. Ümmet sustukça onlar daha bir güçleniyor ve bileniyorlar. Peki daha ne zamana kadar susacağız? Daha ne zamana kadar yanı başımızda kan ağlayan bu coğrafyaya kör ve sağır kalacağız?
Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde, “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” diye buyurmamış mıydı? Peki bizler ne zaman Peygamberimizin sözünü ettiği Mü’minlerden olacağız…
Rabbim bizleri, Peygamber Efendimizin hadisi şeriflerinde söz ettiği, kardeşlerini seven, koruyan, acıları için yüreği sızlayan Mü’min kullarından eylesin İnşallah. (Amin)