Allah’a yaklaşmalıyız
Müslümanlar için her günün ve her anın önemli bir yeri vardır. Ancak özellikle bazı önemli gün ve geceler vardır ki bu günler Müslümanlara hediye olarak verilmiştir. Bu günleri, Allah’a daha fazla yakınlaşmak, daha fazla kulluğun bilincine varmak, daha fazla tövbe etmek için bir fırsat bilmeliyiz. Bu önemli günlerden biri bugündür. Bu önemli gecelerden bir gece de bu gecedir.
Yüce Peygamberimiz bugün Hicretten yaklaşık 1,5 yıl önce Recep ayının 27'nci gecesinde Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa' ya götürülmüştür. Zamanın durduğu mekanın durduğu bu gecede Peygamberimiz göğe yükseltilmiştir. Bu önemli gece Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır; “Kulunu bir gece, Mescid-i Harâm'dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.”
Hiçbir canlının ulaşamadığı makama ulaşan Efendimiz ile Yüce Rabbimiz arasında perde kalkmış ve Peygamberimiz nezdinde Müminlere önemli müjdeler, hediyeler verilmiştir. Necm Suresinde bu yakınlık şöyle tasvir edilir; “(Onunla Rabbinin) araları, iki yay arası kadar ya da daha yakın oldu. Allah o anda kuluna vahyini bildirdi.”
Peygamber Efendimiz, miraçtan üç büyük hediye ile dönmüştür;
Hediyelerin birincisi, Peygamber Efendimizin gözümün nuru, müminlerin miracı dediği namazdır. Sadece Peygamberimizin ulaştığı ve onun dışında hiçbir canlının ulaşmadığı makama ulaşmak için Rabbimiz bize bir yol göstermiştir. Namaz ile Allah’a yakınlaşmalıyız. Secdelerimizde Miraç’a çıkar gibi, Allah’ın huzurunda durur gibi durmalı, uzatmalıyız. Allah ile hasbihal edercesine içimizi dökmeli ve samimiyetimizi göstermeliyiz. Kulluğumuzun bilincine varmalı ve kendisinden başka ilah olmayanın huzurunda vakar ve huşu ile yardım dilemeliyiz.
Hediyelerin ikincisi, Bakara Suresinin son iki ayetidir. Bu ayetlerde Rabbimiz şöyle buyuruyor;
-Allah’ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. “O’nun elçileri arasında ayırım yapmayız” ve “İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır” dediler.
-Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!
Üçüncü hediye olarak da iman eden ve iman üzere ölen herkesin, sonunda cennete gireceği müjdesidir. Bu üç hediye aslında, İslâm’ın gayesini sembolize etmektedir. İnananların namaz ile Rabbine yakınlaşacağını, müminlerin Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine iman etmesi gerektiğini ve Resuller arasında bir fark olmadığını, bir fark gözetilmediğini, tevhit elçilerinin ortak bir misyona sahip olduğuna inanmak gerektiği vurgulanır. Ve bu tevhid davası Müslümanlar için ortak bir amaç olarak öne sürülür. Son olarak istikamet üzere olan tüm müminlerin cennete gireceği müjdelenir.
Rabbimiz bu önemli gecenin hürmetine bizi bağışlananlardan, sana hakkıyla kul olanlardan eyle… (AMİN)