• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Her yıl ilaç kullanımımız bir önceki yıla göre %10`dan daha fazla bir artış göstermektedir. Bununla beraber her yıl ülke ekonomisinden ilaçlara ayrılan oran artıyor, sağlık harcamaları katlandıkça katlanıyor. Bu oranlar daha iyi sağlık hizmeti anlamına mı geliyor? Tabi ki de hayır.

   On yıl öncesine kıyasla ülkemizde tüm alanlarda olduğu gibi sağlık alanında da eskiyle kıyaslanamayacak devasa ilerlemeler oldu. Çocuk olduğum zamanlarda hiç aklımdan çıkmayan anılarımdan birisi çileli hastane şartlarıydı. Annem bizleri hastaneye yardım edecek bir erişkinle beraber götürür hastaneden içeri girer girmez bir kişi muayene olacak doktordan sıra almak için sekretere başvururken diğer erişkin hemen hastanenin eczanesinin önündeki sıraya girerdi. Çünkü herkes iyi bilirdi ki hasta muayene olur, tahlilleri çıkar ve reçetesi verilip bittiği halde eczane sırası bir türlü gelmek bilmezdi. Ve tabi ki o zamanları bilmeyenler için hatırlatayım şimdi ki gibi her adımda bir eczane yoktu ve insanlar hastanenin eczanesinden ilaçlarını tedarik edemedikleri takdirde o ilaçları bulmaları öyle kolay olmayacaktı.

O günlerden bu günlere gelindi elhamdülillah. Eskiden ilaç konusunda en önemli mesele ilaçların tedarik edilmesiyken şu anda en önemli mesele AKILCI İLAÇ kullanımıdır. İlaçlara erişim kolaylaştıkça dünya genelinde ilaç kullanım oranları artmıştır ve bununla orantılı olarak ilaçlara bağlı istenmeyen etkiler de kendini hissettirmeye başlamıştır. İlaçlara bağlı yan etkileri ve ilaçların vücutta bıraktığı zararları en aza indirmenin yollarının başında gereksiz ilaç kullanmayı bırakmak gelir.

Yabancı bir bilim adamının belirttiği şu gerçeği akıldan çıkarmamak lazımdır ‘Her şey zehirdir önemli olan dozdur`.

Hastalar doktorları ilaç yazma noktasında zorlamamalı ;doktorunun tavsiye ve tedavisini uygulamalıdır.

Devamlı bir şekilde ilaçların ve özelliklede antibiyotiklerin doktor tavsiyesi olmadan keyfi kullanılmaması anlatılmalıdır. Her gereksiz kullanılan antibiyotik o antibiyotiğe gerçekten ihtiyaç duyulduğunda tedavinin başarısını azaltmaktadır.

Son birkaç yıldır yerli ilaç üretimine başlansa da ilaçların çoğunu dış ülkelerden alıyoruz. Bazı Avrupa ülkelerinin ekonomisinin en büyük gelir kaynağını silah ticareti, ilaç piyasası ve yeni üretilen teknolojik ürünler oluşturmaktadır. Örneğin birkaç yıl önce ülkemizde domuz gribi vakasına rastlanılmış ve yüzbinlerce domuz gribi aşısı alınmıştı. Fakat o zamanın başbakanının dahi domuz gribi aşısını olmayacağını açıklamasıyla aşı halk tarafından rağbet görmemiş ve çok büyük paralarla alınan domuz gribi aşıları imha edilmiştir. Sonraları domuz gribi aşısının çok ciddi yan etkileri ( kısırlık …) gündeme oturmuştur. Ve sorayım şimdi gerçekten Türkiye`de sabah akşam haberlerden düşmeyen domuz gribinden kaç kişi ölmüştür? İkinci olarak domuz gribi aşısı aşıyı üreten ülkede ne oranda uygulanmıştır? Öyle gözüküyor ki Avrupa ülkelerindeki büyük ilaç firmaları, olmayan bir hastalığı olmuş gibi gösteriyor ve o hastalığın ilacını da üretip çok büyük meblağlar karşılığında satıyorlar. İlaç piyasasındaki kirli ilişkilere karşı dikkatli olunmalı ve bir ilaç ülkemizde kullanıma açılacaksa çok iyi araştırıldıktan sonra kullanım izni verilmelidir.