• DOLAR 34.234
  • EURO 36.994
  • ALTIN 2926.326
  • ...

 

Malpraktis ideal olarak nasıl uygulanmalı?

Malpraktis uygulamalarında hasta hakları, doktor hakları ve hukukun işleyişi gözetilerek sağlık sektörünün sağlıklı bir şekilde işlemesine zarar vermeden nasıl bir yol takip edilmeli?

Hukuk sistemimiz ve özellikle avukatlar genel olarak malpraktis davalarına neden daha ilgililer?

Hukuk büroları vefat eden her vatandaşın yakınlarına hemen dava açın diye telkinde bulunmalarının sebebi nedir?

Malpraktis davalarını medya mı şekillendiriyor?

Öğrenilmesi zor olan tıp eğitiminin devamında uygulanması zor olan tıbbi uygulamaları gerçekleştirirken ve bakması gereken hasta sayısının % 200 -300 fazlasını bakan hekim arkadaşlarımız tüm mesleklerde olduğu gibi bazen yanılma paylarının olması çok doğal değil mi???

Malpraktis uygulamaları ile ilgili dünya genelinde kabul görmüş herkesin üzerinde mutabık kaldığı bir konsensus şu an itibari ile mevcut değildir. Avrupa birliğinde kabul görmüş ortak bir metin mevcut olmayıp her bir Avrupa ülkesindeki malpraktis düzenlemesi ulusal hükümete görev olarak kalmıştır.

Malpraktis ile ilgili en önemli Uluslararası metin 1992 yılında 44. Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulu’nda kabul edilen “Tıpta Yanlış Uygulama (Malpraktis) Bildirgesi”dir. Bildirgeye göre ulusal yasalarda malpraktis sonucu zarar görmüş hastaların zararının karşılanabilmesi için herhangi bir engel olmamalı, bilgi ve becerisi yetersiz hekimler için uygun politikalar geliştirilmeli ve hekimlerin bu yetersizliği giderilene kadar tıp uygulamaları yapmaları engellenmesini sağlanmalıdır. Kurulun kabul edilen bildirgesine göre, malpraktis (tıbbi uygulama hataları) “hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastayı tedavi etmemesi ile oluşan zarar” şeklinde tanımlanmış; tıbbi bakım ve tedavi sırasında görülen ve hekimin hatası olmayan durumlardan (komplikasyon) ayırt edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bildiriden özellikle komplikasyon ile malpraktisin birbirinden iyi bir şekilde ayırt edilmesi vurgulanmıştır. Açıklanması uzun olan bu konuya konu bütünlüğü bozulmaması için diğer yazımızda 'Komplikasyon ve Malpraktis Ayrımı 'başlığıyla değineceğiz.

OEDC tarafından 2005 yılında yayınlanan bir malpraktis raporuna göre artan malpraktis davalarının en önemli sorunlarından birinin de hasta hekim ilişkilerinin ve güven duygusunu zedelemekte olmasıdır.

Avrupa ülkelerinde görülen malpraktis davalarının bir birinden faklı uygulamalara şahit olunsa da ortak özellikleri hekim eğitimini artırıcı uygulamalara ağrılık verilmekte bazı Avrupa ülkelerinde maddi tazminat için fonlar oluşturulmuştur. Avrupa'daki birkaç malpraktis davasını örnek verirsek;

ABD’de hatalı tıbbi uygulama ile kolon kanseri tedavisine yanlış teşhis koyan hekim, hastasına kanser değil de hemoroit tedavisi uygulayarak ölümüne sebebiyet vermiştir. Bu hekime uygulanan ceza ise oldukça ilginçtir. Hekime 6500 dolar para cezasının yanı sıra 16 saat kanser tarama eğitimi alma cezası verilmiştir. Bizim ülkede ise tahmini olarak böyle bir durumda hekime 300 -500 bin arasında bir tazminat açılacak hekim günlerce medyada hırpalandıkça hırpalanacak ve oluşan kamu vicdanını dindirmek için işin içine bir de siyasiler girecek iş iyice içinden çıkılmaz hale gelecektir. Sonuç olarak hekimin görevden uzaklaştırıldığı bilgisini bizzat sağlık bakanı verip kamuyu kendilerince rahatlatacaklardı.

ABD'de 34 yaşındaki bir cerrah, 84 yaşındaki hastasının ameliyat esnasında safra kesesi yerine böbreklerinden birini almış ve kurul hekime bundan böyle başka bir hekim gözetiminde mesleğe devam etme cezası vermiştir. Cezanın niteliğine bakacak olursak hekimi eğiten ve bundan sonraki uygulamalarda benzer durumların çıkmasına engel tedbirlerin olduğu görülmektedir. Bizim ülkemizde bu kadar absurb bir hata olsa idi hekime ölümlerden ölüm beğeniniz sözünden başka bir önerimiz olmazdı. Fakat Avrupa ülkeleri ile Türkiye'de uygulanan malpraktis uygulamalarının en önemli farkı bizim ülkemizde tüm suçu hekime yükleyip hekim arkadaşımız günah keçisi ilan edilecekti. Son söz olarak gerçekten hekim kaynaklı sebeplerden dolayı zarar gören hastalar maddi tazminat alabileceği bir fon oluşturulmalıdır. Bu fon Sağlık Bakan'lığı tarafından oluşturulmalı ve sağlık bakanlığının yıllık harcamalarının %5 'i bu fona aktarılmalıdır. Her hekimin aylık gelirinin %2' si bu fona aktarılmalıdır. Bu şekilde oluşturulan fondan malpraktis nedeni ile tazminat alacak hastalara ödeme yapılmalıdır. Malpraktis nedeni ile oluşan tazminatın %90'i bu fondan % 10 'si ise direk hekimden karşılanmalıdır. Diğer yazımızda bu konuya devam edeceğiz inşallah. Vesselam