• DOLAR 32.831
  • EURO 35.197
  • ALTIN 2451.509
  • ...

İsrail’in Gazze’deki soykırımı devam ediyorken, HÜDA-PAR da çifte vatandaşlık hakkını kötüye kullanan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının hak ettikleri cezaya çarptırılabilmeleri için TBMM’ne, “Vatandaşlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” sundu.

Çifte vatandaşlık, birden fazla ülkenin kimliğini – pasaportunu taşıyanlar için kullanılan bir tanımdır. Birden fazla ülkenin vatandaşı olmak, haddizatında güzel bir uygulamadır. Çünkü ne kadar fazla vatandaşlık, o kadar geniş hareket etme alanı ve o kadar özgür olma imkânı demektir. Ki bugün dünyada yüz milyonlarca insan doğduğu ülkenin dışında yaşamakta ve dolayısıyla birden fazla ülkenin vatandaşı statüsüne sahiptir. Çifte vatandaşlık, ister zorunlu olsun, ister gönüllü, normal şartlarda daha geniş hareket etme alanına sahip olmak anlamına geldiği için, yararlıdır. Malumunuz, milyonlarca Türk de onlarca yıldır çeşitli Avrupa ülkelerini kendilerine yurt edinmişler ve artık içinde yaşadıkları ülkenin de vatandaşı olmuşlardır.

Bilmeyenler için arz edelim: Çifte vatandaş olup israil’in yaptığı işgal ve katliamlarda, işlediği cinayetlerde ve soykırımlarda suç ortağı olmak, sadece Türkiye’nin Yahudi vatandaşlarına özgü bir durum değildir. Diğer ülkelerin Yahudi vatandaşları için de durum aynıdır. Yani nerede doğarsa doğsun ve hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun, her Yahudi doğal olarak bir israil vatandaşıdır ve zamanı geldiğinde israil’de de askerliğini yapmakla yükümlüdür. Dolayısıyla israil’e asker olmanın ne demek olduğunun cevabı da 75 yıllık işgale ek olarak şimdi Gazze’de yapılan soykırımdır.

Aslında normal şartlarda her devlet çifte vatandaşlık hakkını kötüye kullanan vatandaşlarına karşı caydırıcı yaptırımlar yapmaktan geri kalmaz… Fakat söz konusu olanlar Yahudiler ise durum değişiyor. Bunun son örneği de kan denizine çevirdikleri Gazze’dir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler bu yapılanları soykırım olarak tanımladığı halde, mahkûm edilenler israil ve müttefikleri değil, bu zulümlere rıza göstermeyenlerdir. Bu bağlamda hakkı söyleyip de onlar tarafından “Antisemit” olarak itham edilmeyen ve itibar suikastına maruz kalmayan kimse yoktur!

Şu da acı bir gerçekliğimizdir ki, iktidarından muhalefet partilerine kadar hepsi de Türkiye’nin bazı vatandaşlarının İşgalci israil’in ordusuyla suç ortağı olduklarını biliyor olmalarına rağmen, bilmezden, duymazdan ve görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Diğer bir gerçekliğimiz de bunun sadece Türkiye’deki hükümete ve muhalefet partilerine özgü bir acziyet olmadığı, istisnaları dışında diğer ülkelerin de aynı acziyet içinde olduklarıdır.

Toparlayayım…

Sözlerinde samimi iseler eğer, ya HÜDA-PAR’ın verdiği teklifi meclisten geçirirler ya da kendileri daha iyi bir teklif sunup kanunlaştırırlar.

İkisinden birini yapmadıkları takdirde, bizzat kendileri de ya gönüllü ya da cebren, ama sonuçta işgalci ve soykırımcı israil ile suç ortağı olduklarını tescillemiş olurlar.

Gazze’yi bir izzet olarak kuşanmak dururken, veyl olsun günümüzün Firavunlarına ve Nemrutlarına secde edenlere…