• DOLAR 34.578
  • EURO 36.292
  • ALTIN 2998.78
  • ...

Avrupalılar, 20. Yüzyılın ilk yarısına sığdırdıkları iki dünya savaşından sonra zımni bir anlaşmaya vararak, Avrupa kıtası üzerinde birbirleriyle savaşmamaya karar verdiler. Aralarındaki rekabetin bile bir kısmını dışarıya taşıdılar. Savaşlarını ve rekabetlerini güç yetirdikleri ülkelerde ve özellikle İslam Dünyasında sürdürüyorlar. Çünkü Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Müslümanları kesin bir yenilgiye uğrattıklarından beridir İslam ülkelerinin hemen hemen hepsine ya doğrudan veya dolaylı olarak hükmedebiliyorlar.

Batılılar, her ne kadar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra birbirleriyle savaşmadılarsa dahi, kan dökmeye devam ettiler. Açtıkları ilk cepheleri de Filistin oldu.

Uzun süre işgal ettikleri Filistin toprakları üzerinde bir israil devleti kurmakla kalmadılar, aynı zamanda Filistinlilere karşı hiç kapatmayacakları bir cephe de açtılar.

İsrail’in bugüne kadar yapageldiği katliamların, işgallerin ve savaşların hepsinde Batılılar da vardır, tıpkı şimdiki Gazze Soykırımında birlikte oldukları gibi…

Tabii, Batılıların vahşetleri ve kan dökücü arzuları Filistin ile sınırlı kalmadı. Ya doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale etmedikleri, saldırmadıkları ve işgal etmedikleri bir İslam Ülkesi bırakmadılar. Hem öldürüyorlar hem de talan ediyorlar. Yüzlerce yıl önce işgal edip kolonileştirdikleri Afrika, Avustralya, Asya ve Amerika’daki halklara ne yaptılarsa ve zenginliklerini nasıl gasp ettilerse, yüz küsur yıldır Müslümanlara da aynısını yapıyorlar.

Bir süre önce Ayçin Kantoğlu hanımefendinin de dediği gibi işgal edilmemiş tek bir yerimiz var, Gazze!

Eğer başarabilirlerse, Gazze’yi içindeki canlılarla birlikte haritadan silmek istiyorlar. Bunu da israil tek başına değil, dediğim bu Batılı ülkelerle birlikte yapıyor. Zaten Batılı liderler de genelde Filistinlilere ve özelde de Gazzelilere karşı birer Netanyahu olduklarını göstermediler mi? 7 Ekim günü israil’e desteklerini kayıtsız ve şartsız ilan eden ve o gün bugündür bütün imkânlarıyla soykırımcı israil’in yanında yer alan liderler, bazı demeçlerinde sureti haktan görünseler de gerçekte Netanyahu gibi düşünüyorlar. Dolayısıyla kinleri, bütün Gazzelileri en vahşi yöntemlerle öldürecek kadar büyüktür.

Öyleyse biz ne yapmalıyız? Biz işgal, kuşatma ve saldırı altındaki Müslüman halklar ve İslam Ülkeleri ne yapmalıyız?

Bazılarımız haklı olarak, İslam’ın hükümleriyle yönetilmeyen ülkelere İslam Ülkesi denilemeyeceğini söylüyorlar. Buradaki kastımın da bu ülkelerdeki insanlar olduğunu belirtmiş olayım böylece…

Öyleyse ne yapmalıyız?

İşimize kendimizden başlayarak hükümetlerimize ve ülkelerimize kadar düşmanın her türlü kuşatmasını yarmanın, her türlü işgaline son vermenin ve her türlü saldırısını püskürtmenin yollarını bulmalı ve bu yollara revan olmalıyız. Mesela bu bağlamda onlara kazandırdığımız her kuruşun bize birer kurşun olarak döndüğü bilinciyle hareket edip, düşmanın mallarına boykotu da bir hayat tarzı haline getirmeliyiz.

Ancak görevlerimizi hakkıyla ve layıkıyla yaparsak, onurumuzla yaşamayı ve onurumuzla ölmeyi hak etmiş olacağız…