Avusturya, Boşnak vatandaşlarına azınlık statüsü verecek mi?
Avusturya'daki yabancıların sayısı toplam nüfusun %17sine ulaşmıştır. Resmi istatistiklere göre Boşnaklar, 97.386 kişi ile Avusturya’daki en kalabalık on halk arasında beşinci sırada yer almaktadır.
Almanlar 216.789 kişi ile birinci, Romanyalılar 138.390 kişi ile ikinci, Sırplar 121.734 kişi ile üçüncü ve Türkler 117.668 kişi ile dördüncü sıradadırlar.
Fakat her ne kadar özenle dikkatlerden uzak tutuluyor olsa da Boşnaklar yabancılardan biri değil, aksine Avusturya Cumhuriyeti’nin kurucu unsurlarından biri ve dolayısıyla Avusturya’nın vatandaşıdırlar. 1878 Berlin Antlaşması ile Bosna-Hersek'in yönetimi Osmanlılardan alınıp Avusturya'ya-Macaristan İmparatorluğu'na verilmesi ile birlikte Avusturya vatandaşı olan Boşnaklar, Birinci Dünya Savaşı'nda yüz binlerce askerle Avusturya safında savaşmak suretiyle vatandaşlık yükümlülüklerini de hakkıyla yerine getirmişlerdir. Dolayısıyla Avusturya'nın kendi gerçekliğini inkâr edercesine Boşnaklara hala yabancı muamelesi yapması, Avusturya’ya hiç mi hiç yakışmamaktadır.
Oysa Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun yıkılıp yerine Avusturya Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra ülkedeki Slovenlere, Hırvatlara, Romanlara, Macarlara ve Çeklere tanınan azınlık hakkı Boşnaklara da tanınmalı idi. Boşnakların neden bu haktan mahrum bırakıldıkları ve bu haklarının gaspında Müslüman olmalarının da etkisinin olup olmadığı başka bir yazının konusudur. Aslında Avusturya 1912 yılında İslam’ı resmen tanımakla bu yolda önemli bir adımı atmış ve 2015 yılına kadar da Müslümanların bu müktesep hakkına saygı duymuştur. Ancak anılan tarihte çıkarılan yeni bir yasa ile birlikte müktesep hakların bir kısmı gasp edilmiştir. Ne yazık ki, bunda Müslümanları temsil makamındaki şahsiyetlerin yetmezliklerinin ve ihmallerinin payı da büyüktür.
Tabii ki, Avusturya’dan beklenen şey, Boşnaklara olan vefa borcunu geç de olsa artık ödemesidir. Boşnaklara azınlık statüsünün devletin-hükümetin üst düzeyinde konuşuluyor olması olumlu bir gelişme, ama yeterli değil. Çünkü gerek hükümette ve gerekse devlet erkânının içinde karşıt görüşte olanların etkisi de az değildir.
Hal böyle iken en büyük iş Boşnaklara düşmektedir. Ve inanıyoruz ki, Boşnaklar da tarihi bir sınavdan geçtiklerinin ve bu tarihi fırsatı kaçırmamaları gerektiğinin bilincindedirler. Bu bağlamda en büyük sorumluluk da tabii ki, Boşnakların aydınlarına, din adamlarına, tarihçilerine, sanatçılarına, siyasetçilerine, iş insanlarına ve kısaca daha güvenli bir Avusturya’da yaşamak isteyen herkese düşmektedir.
Milliyetçiler kızacak ve inançları milliyetçilikle malul olan Müslüman kardeşlerimiz homurdanacaktır, ama maruz kaldıkları zulümlerden hareketle Boşnaklar için “Balkanların Kürtleri” ve hatta “Avrupa’nın Kürtleri” diyebiliriz.
Eski Yugoslavya devletini oluşturan halkların her biri bugün birer devlet iken, bu hakkı Boşnaklara çok gördüler. Bosna-Hersek’i Boşnaklara ait ve müstakil bir devlet olarak tanımak yerine, Sırpları ve Hırvatları da devletin ortağı yaptılar. Ve istedikleri zaman onları birbirine düşürebilirler, daha doğrusu onları Boşnaklara saldırtabilirler.
Nitekim Sırplar daha dün Srebrenitsa’da ve hem de kendilerini korumakla görevli olan Hollanda askerlerinin de yardımıyla binlerce masum Boşnak’ı katletmediler mi?
Bütün bu olumsuzluklar da gösteriyor ki, Avusturya'daki Boşnakların bir azınlık statüsü kazanmaları, yeterli olmamakla birlikte önemi bir güvence olacaktır.
Önümüzdeki zamanda Boşnaklar başta olmak üzere ilgili şahsiyetlere ulaşıp yeni bilgiler edineceğimizi umuyoruz. Kayda değer gelişmeler olur olmaz, paylaşacağız inşallah.