• DOLAR 34.599
  • EURO 36.723
  • ALTIN 2903.738
  • ...

İki şehri birbiriyle karşılaştırırken, doğal olarak her ikisinin hem imparatorluk ve hem de cumhuriyet dönemlerinin arasında da mekik dokuyacağız. Ve ağırlığı da sosyal hayata ve mimariye vereceğiz. Her iki durumda da öne çıkan değer inanç olduğu için, bu karşılaştırmada haliyle inançların şehri nasıl şekillendirdiğine, bireylerin hal ve hareketlerini ve birbiriyle olan ilişkilerini nasıl etkilediğine de yer verilecektir.

Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, bir şehri dolaştığımızda, orada mutlaka inancı temsil eden, inancı çağrıştıran ve inanca çağıran mabetler, semboller ve değişik yapılar buluruz. Bir şehirde birden fazla inanca dair işaretlerin olması, orada tarihte ve-veya o esnada orada birden fazla inancın da olduğunu gösterir. Ama birden fazla inancın görünür olması her zaman o inançların hepsinin kendilerini oldukları gibi ifade edebildikleri anlamına gelmeyebilir. Yani bir inancın mensupları diğer inançların mensuplarına şu veya bu şekilde haksızlık yapıyor olabilirler. Ama evrensel ve dolayısıyla insani olan ölçü şudur: Bir şehirde insanlar birbirine ne kadar saygılı ve birbirini oldukları gibi kabul etmek noktasında hassas ise, orada o derecede var demektir. Birinin diğerine tahakkümü ve taraflar arasındaki tahammülsüzlük gibi olumsuzluklar ise, şehri güvensiz kılar. Bir şehrin medeniliği de bu değerleri içselleştirdiği kadardır.

İstanbul’un Osmanlı Dönemine baktığımızda, evrensel değerlerin çoğunu içerdiğini, diğer bir ifade ile İslam medeniyetinin birçok özelliğini taşıdığını söyleyebiliriz. Bu dönemde hâkimiyet Müslümanlarda ve insanların can, din, akıl, mal ve nesilleri devletin güvencesi altındadır. Bazı sultanların zaman zaman İslam’a aykırı icraatları olmakla birlikte, İslam hukuku yürürlüktedir. Bununla birlikte Yahudilerin ve Hristiyanların da kendi içlerinde şeriatlarını uygulama hakları vardır.

Buna karşılık Viyana’nın Habsburg Dönemi, İstanbul ile kıyaslanamayacak kadar geridedir. Hâkimiyet Hristiyanlarda, ama Hristiyanların bile Katolik olmayanları bu şehirde tam anlamıyla güvende değildir. Yahudiler ise, Avrupa’nın diğer yerlerinde olduğu gibi, Viyana’da ikamet etmeleri bazen yasak ve bazen de ağır şartlara bağlıdır. Müslümanların Viyana’daki varlıkları ise, tüccarlarla sınırlıdır. Ve ilişkiler de o çerçevededir.

Eğer bir araştırma yapılırsa, eminim ki, Osmanlı İstanbul’u sahip olduğu çok kavimli, çok dinli, çok dilli ve çok kültürlü özellikleriyle hepsinden çok öne çıkar. Çünkü insan sahip olduğu fıtri özellikleriyle birlikte hayatın merkezindedir. Ve devlet de insanların bu özellikleriyle birlikte yaşamaları için gerekli şartları oluşturmuş ve güvence altına almıştır.

Cumhuriyet İstanbul’u ile Cumhuriyet Viyana’sına gelince…

Denebilir ki, yukarıda dile getirdiğimiz çerçevedeki güven anlamında Habsburg Viyana’sında ne var idiyse, bugünün İstanbul’unda da o vardır. Ve Osmanlı İstanbul’unda ne var idiyse, bugünün Viyana’sında da o vardır. Aynı şeyi mimarileri için de söyleyebiliriz.

Bir sonraki yazıda da bu şehirlerdeki bu köklü değişimin nedenleri üzerinde duracağız…