İhsan Süreyya Sırma: Mümin, âlim, tarihçi, şair, seyyah… ve devrimci
Burada sevgili hocam ve saygıdeğer büyüğümün hayatını anlatmayacağım. Kitaplarının listesini de vermeyeceğim. Tarihçiliğini, şairliğini, seyyahlığını ve devrimciliğini anlatmak da beni aşar. Ama okunmasını ve okutulmasını ısrarla isteyeceğim. Burada üzerinde durmaya çalışacağım özelliği, onun duruşudur. Yani hem yaşantısına ve hem de bütün eserlerine yansıyan mümin duruşu!
Unutmadan hatırlatayım, bundan böyle İhsan Süreyya gibi eserleriyle, sözleriyle ve eylemleriyle bizleri eğiten-öğreten yolumuzu aydınlatan şahsiyetleri bu köşede ağırlamak istiyorum.
Hocamı ilk olarak İstanbul-Fatih’te, 90’lı yıllarda, ikimizin de misafir olduğu bir evde görmüştüm. Dağılma vakti geldiğinde, “sohbetimizi Asr Suresi ile sonlandıralım” deyişi dikkatimi çekmişti. Ben de kendisiyle tanışmak ve mümkünse biraz daha konuşmak için peşinden çıkmıştım. Ve tanışmıştık.
Sonraları o da Viyana’ya geldi. Ve değişik kurumlarda birkaç yıl ders verdi. Bu süre içerisinde seyrek de olsa görüşüyorduk. Hocamın Viyana’daki yıllarının biz Viyanalılar ve dahi Avusturyalılar için ne kadar değerli olduğunu söylememe hacet yoktur.
Onlarca ülkeyi ve yüzlerce, hatta binlerce şehri gördüğünü, gezdiğini, tanıyanlar ve kitaplarını okuyanlar bilirler. Şehirleri dersem, eksik olur, bunlara dağları, ovaları, yaylaları ve nehirleri de hemen eklemeliyim. Kendilerini bal yapmak için uzaklara ve en uzaklara kanat çırpan bir arıya benzetmemi mazur görsünler.
Biz Müslümanların tarih boyunca en büyük sorunlarından biri, âlimlerimizin çoğunun ilimleriyle amil olmayışlarıdır. İhsan Süreyya Sırma gibi, Müslümanların tarihini, yani tarihimizi doğru yazan tarihçilerden okuduğumuzda, üzülerek öğreniyoruz ki, o günden bugüne halifelerimizin, sultanlarımızın, emirlerimizin, başkanlarımızın ve cumhurbaşkanlarımızın çoğu zorbadır, zalimdir ve hatta bazıları münkirdir. Ki bunlar tarihimizin karanlık ve dahi kanlı sayfalarıdır. Tarihimizin aydınlık ve şanlı sayfalarına baktığımızda ise, az sayıdaki adil halifeleri, adil sultanları, adil emirleri ve ilimleriyle amel eden âlimleri görüyoruz.
O âlimler ki, başlarına getirilecek şeyler ne kadar korkunç ve vahşice olursa olsun, Allah’ın koyduğu hükümleri idarecilerin arzularına alet etmemişlerdir. Allah’ın dinini onların hizmetine sunma zilletini değil, hak ve hakikat adına sürgünleri, zindanları, işkenceleri ve sonunda şehadeti tercih etmişlerdir. İşte İhsan Süreyya Sırma o âlimlerdendir. Belki de bu onurlu duruşundan dolayıdır ki, bana hep İmam-ı Azam Ebu Hanife’yi hatırlatır.
Sahi, Ebu Hanife kim idi, kimdir? Türkiye’nin çoğunluğu Hanefi Mezhebinden olmasına ve Diyanet dahi Hanefi fıkhını esas almasına rağmen, Ebu Hanife’nin kim veya kimler tarafından niçin hapse atıldığını ve dahi nasıl şehit edildiğini bilenimiz kaç kişidir? Peki, bu toplum neden ibadetlerinde taklit ettiği imamının kimler tarafından ve niçin şehit edildiğini bilmez? Neden ilahiyatçılarımız, hocalarımız, şeyhlerimiz ve kısaca din adamlarımız toplumu bu yönde aydınlatmazlar?
Yeri gelmişken şunları da soralım: Kuruluşundan bugüne Cumhuriyet döneminin ilahiyatçılarının, din adamlarının ve kısaca âlimlerin İslam’ın hilafına olan uygulamalara karşı tavırları ne kadar İslamidir? Uzağa, yani geriye gitmeye gerek yok.
Henüz üzerinden bir ay bile geçmemiş bir olaydan örnek vereyim. Bildiğiniz gibi, Allah’tan başka ilah tanımayan çocuklarımıza bazı okul yöneticileri ve öğretmenler Atatürk’e secde ettirdiler. Kaç ilahiyatçı, din adamı ve âlim çocuklarımıza yaptırılan bu putperestçe eylemi mahkûm edebildi? Her biri kendi döneminin Ebu Hanife’si olacaklarına, çoğu maalesef İslam’ı egemenlerin arzuları doğrultusunda çarpıtan Rıfat Hoca’nın izinde olduğunu gösterdiler, göstermektedirler.
İhsan Hocam da birilerinin, rejimin Rıfat Hocası olmayı Hanefi bir duruşla reddettiği içindir ki, zaman zaman birçok zulme maruz kaldı. Ama o her zaman kendi bilgisi ve kendi gücü oranında doğrudan yana bir duruş sergiledi. Bu duruşun vücut bulmuş hali de yazdığı eserlerdir.
Yüzlerce yıldır içine düşürüldüğümüz bu girdaptan ve bize tahakküm eden rejimlerin aramızdaki Rıfat Hoca’larının da iğfalleriyle bizleri duçar kıldıkları bu zilletten kurtulmanın yolunun dinimizi ve tarihimizi doğru bir şekilde öğrenmekten geçtiğinin bilinci ile günümüzün Ebu Hanifeleri olan İhsan Süreyya Sırmaları okuyalım ve okutalım.
Çocuklarımıza, arkadaşlarımıza ve dostlarımıza hediyelerimiz bu mümtaz insanların eserleri olsun. Sizleri hocamın rehberliğinde nehirlerin kıyısında gezinmeye ve dağların doruğuna tırmanmaya götüremedim. Ama bundan sonra gerekeni yapacağınızdan eminim.