• DOLAR 32.562
  • EURO 34.99
  • ALTIN 2446.021
  • ...

Medreseler, Müslümanların mukaddes hafızasıdır. Hafıza, bir yanıyla kitabedir, kitaptır… Ama asıl hafıza, insanın kendisidir.

İnsan hafızası söz konusu olmadan ilim; sadece arşivde kalmış, eserler sadece müzelik olmuştur.

İlme hayat veren, onun hâlâ bazı insanlarca sürdürülüyor olmasıdır. İlimle insan arasındaki ilişki koptuğunda ilim artık ölüdür. Medreseler, İslam hafızasını yaşatan, İslâmî ilimlere hayat veren kurumlardır.

Bir medreseyi talebeleriyle var etmek, İslâmî ilimlere hayat kazandırmaktır.

Eski toplumlar, bilgisizlikten cahildiler, bilgisizlikten kaybederlerdi. Bugünün toplumları, çok ve kirli bilgiye maruz kalmaktan kaybediyorlar.

İki yüz yıl önce yayılan ve modern dediğimiz bilgi, maddeyi yüzeyiyle izah eden ama kaynağından koparan, eksik ve yanlış bir bilgiydi. O bilgi, insanı yanılttı, yanlış yola sevk etti. Bugünün postmodern dünyasının bilgisi, insanı şaşkına çevirip yol ortasında bırakıyor.

Geçmişin dünyasında bilgisizlik insanı kuruturdu, bereketsizleştirirdi. Bugünün dünyasında çok bilgi, insanı boğuyor. İnsan, bilgiye kanacağını düşünürken bilgiye batıyor.

Eski dünyada insan, bilgisizlikten karanlıkta kalır, yolunu bulamazdı. Bugünün dünyasında insan, bilgiyle aydınlanacağını, yolunu bulacağını düşünürken çok bilgi, onun gözlerini kamaştırıp kör ediyor.

Bilgi su gibidir; temiz su kirli sularla karışınca bulanır ve kirlenir. Bugünün maharetiyle ise sular, bulanmadan da kirleniyor. Eskiden bilginin kirliliği görünürdü; bugünün bilgi kirliliği parlaklıkla kamufle edilmiştir. Hatta bugünün dünyasında bilgi ne kadar parlak görünüyorsa o kadar kirli olabiliyor.

Buna karşı çözüm, İslam’ın sade, temiz ve etkili ilim kaynaklarıdır. O ilim kaynaklarına bizi ulaştıracak olan ise medreselerdir.

Medreseler, İslâm’ın temel kaynaklarını kirli sulara bulandırmadan yaşatan yegâne kurumlardır. Medreseler, saf ve temiz bilginin dergâhlarıdır. Medreseleri yaşatmak, İslam’ın saf ve temiz ilim kaynaklarını yaşatmakla birdir. Medreseleri yaşatmak ise onları ilim talebeleri ile şenlendirmekle mümkündür.

Her inancın kendisine ait bir ilim evreni vardır. Başka inanç evrenlerinde alınan hiçbir bilgi, yapılan hiçbir tedrisat o ilim evreninin yerini tutamaz.

Bugünün bilgi dünyasında her kurumun kendisine göre bir işlevi vardır. Müslüman elbette kurumları İslam’ın hizmetine çekmek gibi bir maharete sahip, yüksek iradeli insandır. Lâkin bugünün dünyasında mevcut hiçbir modern kurum, medresenin işlevini yerine getiremez.

Medrese, özü itibarıyla İslam’ın yaşanarak öğretildiği kurumlardır. Modern kurumlar ise İslam’ın yaşanarak öğretilme zorunluluğunun bulunmadığı yapılardır.

İslam’da yücelmek amel ile mümkündür. Medresede namaz kılmayan bir müderris düşünülemez. Namazı terki, müderrisliği terkini gerektirir. Aynı şart talebe için de geçerlidir. Oysa modern bir kurumda, kurum hangi amaçla varlık bulursa bulsun, namaz kılmayanın hatta inkâra sapanın tedrisat yapması mümkündür. O kurum hangi işlevi yerine getirirse getirsin, özü itibariyle İslamî öğretimin yapısına aykırı bir hâl üzere varlığını korumaktadır. Dolayısıyla o kurum çok faydalı olabilir lâkin mukaddes olmaz, İslâmî ilim kurumu vasfını kazanmaz.

Medreseler, ilmi yaşayarak ve yaşatarak öğretmekle İslâmî tedrisatın günümüz dünyasında yegâne kurumlarıdır.

Medreselere hayat vermek, İslâmî tedrisatın saf şekline hayat vermektir.

Medreselere hayat vermek, İslam’ın saf ve tertemiz ilimlerini bilgi kirliliği dünyasında tertemiz bir tatlı su kaynağı gibi korumaktır.

Medreselere hayat vermek, karışık ve bulanmış zihinlere karşı tertemiz bir zihne hayat vermektir.

Medrese, terazinin bozulduğu bir dünyada sağlam bir ölçü birimidir.

Karışık ve bulanmış zihinlerin kendilerine göre işlevleri gibi yan etkileri de vardır, o yan etkileri bertaraf edecek olan medresedir. Medrese, o karışıklık ve bulanıklığın bilinmesini sağladığı gibi, ona karşı saf ve temiz bir zihne yönelme imkânı da verir.

O saf ve temiz zihin imkânına hizmet, İslam’a hizmettir. İslam’a hizmet mukaddestir, daima hürmete ve yardıma değerdir.