• DOLAR 34.654
  • EURO 36.373
  • ALTIN 2928.244
  • ...

Haksızlığa uğrayan, zulüm gören bir topluluğu eleştirmek, hırpalamak, bir tekme de ben vurayım mantığı ile ona vurmak bir şahsiyet sorunudur.

Öyle bir topluluğa yönelik saldırı; saldırgana bir getiri sağlıyorsa, saldırgan onunla bir çıkar elde ediyorsa bu, insanlık adına bir düşüklük hâlidir.

Bir de bu dünyaya hükmeden güçler lehine yapıldığı hâlde, özgürlükten, adaletten yana yapılıyor görünümü veriliyorsa tarif edilmez bir kirlenmeye işarettir.

Dünya Müslümanlarının hâli belli ve onları bu hâlde tutmak için planlar geliştirenlerin varlığı ortada!

Bu hâl içinde ve bu güçler karşısında, fırsatını buldukça Müslümanı vurmak… Yetmedi, Müslümana vurmayan Müslümanı dahi haktan yana tavır takınmakta kusurlu bulmak!

Ortada insanı dehşete düşüren bir sapma var.

Bir gün herhangi bir siyasimizi, diğer gün sıradan bir cami hocasını, bir hacı amcamızı…

Bir gün Diyanet’i, diğer gün herhangi bir cemaat veya tarikatı…

Bir gün kurbanı, diğer gün Ramazan ayı buluşmalarını eleştiriyorlar.

Bir gün rüşvete, yolsuzluğa bulaşanlarımızı teşhir ediyorlar, diğer gün canı pahasına dürüstlüğünü koruyanlarımızın iyi niyetini sorguluyorlar.

Ama her gün Müslüman aile, kadın, çocuk ve gençleri hedefe koyuyorlar.

Geçmişte topla tüfekle gelenler, şimdi sosyal medya ordularıyla geliyorlar. Mavi tikli veya tiksiz trollerle her gün bir gündem açıyorlar. Haçlısı, Moğol’u bedenleri katlederken bunlar, beyinleri, kalpleri katlediyorlar. Gençlerimizi bunaltıyor, kadınlarımızı isyan ettiriyorlar, ailelerimizi darmadağın ediyorlar. Bir de “Dayanamıyorsunuz ha!” der, gibi sırıtıp bizimle alay ediyorlar. Zira en büyük kompleksleri İslam’dır, en büyük zevkleri Müslümanların yenildiğini görmektir. Bu, insanlığı tüketenlerin, gerçekleşemez bir rüyası gibi kalmış.  

Yüzleri kızarmadan, Müslüman kalemlerden de bu hücumlara katkı bekliyorlar. Moğolların Müslüman esirleri Müslüman kalelerinin yıkımında kullandıkları gibi bizleri de kalemlerimizle, sosyal medya mesajlarımızla kendi kalelerimize karşı kullanmaya çalışıyorlar. Ama oyunun farkındayız!

Ortada uluslar arası bir strateji var. İslam’ın çöküşünü hedefleyen bir strateji. Çok yönlü imkânlar, bu strateji doğrultusunda yönetiliyor, yönlendiriliyor, kullanılıyor.

İslam’a bizzat hizmet edenlerin bu çöküş yönünde çalışmaları, sevkleri, sürüklenmeleri için artık saklı da olmayan oyunlar geliştiriliyor: Ya bu oyuna katılırsınız ya da çağın dışında sayılır, bir kenarda unutulur giderseniz mesajı veriliyor. Kabul görmek, bu çağın en büyük ödülüne dönüşünce; imaj, asıldan çok önem kazanınca çok azımız bu tehdit karşısında direnip estirilen rüzgâra karşı kürek çekmeyi göze alıyor.

Öte yandan, İslam’ın daima sadık dostları olan kadınlarımızdan birinin yanlışı teşhir edilince gözlerimiz kadınlarımızın kusurlarına dönüyor. Bir gencimiz bunaltılınca gençlerimiz bozuluyor, diyoruz. Bir hocamız yanlış yapınca hemen ilmiye sınıfımızın kusurlarını sayıyoruz.

Gözlerimizi operasyonu yapanların yönelttiği yerden bir türlü çeviremiyoruz. “Bu hırsızın suçu hiç mi yok?” deyip çağa hükmedenlerin Müslümanların içinde bulundukları durumla ilgili rollerine bakmıyoruz, o rolün konuşulmasından bile rahatsızlık duyuyoruz.

Çocuktan dolayı anne babayı, kadından dolayı kocayı, kocadan dolayı kadını suçluyoruz.
Oysa hepimiz hep beraber saldırı altındayız ve kendimizle uğraşmaktan birbirimize elimizi uzatamıyoruz. Birbirimize yardımımızın dokunamayışı da özellikle bize hissettiriliyor. Zira yardımlaşma, bütünleşmeye; bütünleşme kurtuluşa vesile olur. Yardımlaşmanın görülmemesi ise bölünmeden yana iş görüyor. Bunu biliyorlar ve operasyon gerisini toplama memuriyetiyle yardımlaşmadaki kusurlarımızı gözlerimizin içine sokuyorlar.

Buna karşı çözüm, onları kahredercesine yardımlaşmak; birbirimize omuz vermektir.

Eleştirmeyecek miyiz, eleştireceğiz elbette. Ama eleştiricilerin en kötüleri, hane halklarını eleştirme adına namuslarını amme önünde ayaklar altına alanlardır. Onlar kadar düşük olanları ise eleştirme hırslarını tatmin adına, düşman için kalelerine doğru yol açanlardır. Özgürlük ve adalet namına, zalimlerin stratejileri için şuursuzca çalışanlardır.