Sovyetlerden Sonra Amerika
Yakın bir döneme kadar Müslümanların zihin dünyasında bir Sovyet imajı vardı. Müslümanlar için dünyanın en kötü insanları komünistler, en zalimi ise Sovyetlerdi.
O imaj, öylesine oluşmamıştı. Dünyanın önemli bir kesimini istila eden komünizm, İslam dünyasında da başarılı olma umudundaydı.
Komünist çeteler, en dindar köy ve kasabalarda bile cami taşlayabiliyor, namaz kılan insanlarla alay edebiliyorlardı.
Sovyetler ise İslam dünyasındaki bütün zulümlerin bir paydaşıydı. Orta Asya, Kırım, Kafkasya, onun istilasında inim inim inliyordu. Stalin, israil’in kurucularından biri olmuştu.
Başta BAAS’çılar olmak üzere ulusalcı sosyalist yapıların arkasında Sovyetler de vardı. Seyyid Kutub’un şehadetinde bile Sovyetlerin etkisi söz konusuydu.
Müslümanlar açısından bardağı taşıran son damla ise Afganistan’ın işgaliydi. O işgalle birlikte Sovyetler, kendini tahmin etmediği kadar büyük bir Müslüman dünyası muhalefeti ile yüz yüze buldu. Bu muhalefet, ona yönelmiş sair muhalefetlere büyük bir sinerji kattı ve Sovyetler tarihe karıştı.
Son otuz yılda Müslümanların zihin dünyasındaki Sovyetlerin yerini neredeyse birebir ABD aldı. Çünkü ABD, Büyük Britanya’nın mirasını dahi aşarak Sovyetvari bir düşmanlıkla İslam dünyasına yöneldi.
ABD, bütün imkânlarını İslam dünyasını daha fazla rencide etmek için kullandı. Irak ve Afganistan’da pişkince katliamlar yaptı, yaptırdı. Arap ülkeleri üzerinde kurduğu tahakkümle Müslüman Arap insanının onurunu ayaklar altına aldı. Benzer bir tutumu Türkiye için sürdürmek istedi, başarılı olamadı ama son yılların en büyük endişe kaynağı oldu.
Bunun yanında ABD, İslam dünyasında en niteliksiz yapılardan komünizm bakiyelerine, Müslümanları huzursuz edecek ne tür yapı varsa hepsini destekleme, ayakta tutma ve savaşçı güç olarak kullanma kararı aldı.
ABD’nin İslam dünyasına yönelik suçlarında sıralama yapmak mümkün değilse de herhâlde tutumlarında bardağı taşıran son damla, Kudüs’e yönelik fütursuzluğu oldu.
ABD, İslam dünyası karşıtlığında öylesine aşırı gitti ki bir Müslümanın ABD karşıtı olması için çok şey bilmesi gerekmiyor. Artık bir zamanlar Sovyetler için kalkan Müslüman eli, ABD için kalkar oldu. Sovyetlere karşı konuşan Müslüman dil, ABD için konuşmaya başladı. ABD tahmin etmediği kadar büyük ve etkili bir Müslüman muhalefeti ile karşı karşıya.
Müslümanlar, bir zamanlar Sovyetler için olduğu gibi ABD aleyhindeki her gelişmeyi gözlüyor ve ABD’nin her felaketine seviniyorlar. Çünkü ABD için her kötülüğün kendileri için bir iyiliğe dönüşmesini umut ediyorlar.
Belki ABD, kendi insanının zihninde İslam dünyasını “terör” kavramı ile yan yana getirmeyi başardı. Fakat Müslüman dünya da ABD’nin zulüm ile birlikte anılmasını sağladı. Sonuçta dolaylı da olsa bugüne kadar neredeyse hiç sorgulanmayan ABD sistemi kendi insanınca bile sorgulanmaya başlandı.
Öte yandan İslam dünyasına yönelik emellerle doğrudan ilişkili olarak Siyonist yapılar ABD’de Evanjelizmi desteklediler. Ama Evanjelizm onların da maksatlarını aşarak Beyaz ırkçılığın manevi bağına dönüştü.
Öyle ki Trump’ın yakın halkası içinde yer alan ve son seçimde Temsilciler Meclisi’ne seçilen bayan Mary Miller, Hitler’e atıfta bulunacak kadar fikrini ifşa etti.
Miller’in “Birkaç seçimde, çocuklarımızın gönül ve aklını kazanmazsak yine kaybedeceğiz. Bu, bir savaştır. Hitler bir konuda haklıydı. O dedi ki kim bugün gençliğe sahipse geleceğin sahibidir.” şeklindeki sözleri Amerikan tarihine geçecek kadar cesurca.
Öte yandan Miller’in bu sözlerinin üzerinden yirmi dört saat geçmeden Vikipedi’nin bu sözleri onun bir tür siciline işlemesi, karşı tarafın da ne kadar hassas ve güçlü olduğunu göstermektedir.
Buna rağmen ABD’de hâlâ tarafların kimlik ve duruşları belirsiz gibi. Siyonistlerin besleyip büyüttüğü Evanjelistler, ABD’de Yahudi düşmanlığını üstlenebilirler mi? İşaretler o yönde olduğu gibi ABD’deki Yahudilerin endişeleri de o yönde. Buna karşı israil’deki Siyonistlerin hâlâ Evanjelistlerden yana oldukları malum.
Önümüzdeki döneme, analistlerin gözden kaçırdıkları bu mesele yön verecektir. Ama bilinen bir şey varsa Müslüman düşmanlığının hiç de hafife alınmayacağıdır. İslam dünyası yıkamıyorsa da bir tür yıktırıyor! Bunu herkes böyle bile!