• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

            İçtihadın, Tefekkuh ve Temekkün İle Olan İlişkisi

            İçtihat, günlük hayatın değişmesi ile fıkhın da değişen boyutudur. Belki İslam dinini diğer dinlerden ayıran en büyük özelliklerinden biri içtihattır. İçtihada gönderme yapan Kur’an ve sünnetin esas alınarak yenilenen İslami hayat tarzı tecdid/içtihat, İslam’ın en önemli hükümlerindendir. Bugün Müslümanların davet ve tebliğe ağırlık verdikleri gibi, davetin karşılaştığı muasır engellerin aşılması için de içtihada ağırlık vermeleri gerekir. Bu hususta, sadece çıkan konulara değil, çıkması muhtemel olanlara da çare aranmalı. Çünkü “ سخر لكم ما في السماوات وما في الارض , سخر لكم الشمس والقمر ، سخر لنا هذا…”

Bu ve benzeri ayetler bize herkesten önce gökteki cisimleri keşfedip oradaki hayata dair bir içtihadı önermektedir.

İmam Ebu Hanife’nin(ra) bir insan yükseklere uçarken güneşi görse, indiğinde halen güneş doğmamışsa sabah namazını kaza değil, eda edecek(İ. Abidin) sadece olmuşa değil, olacağa da çare bulmak. Bunun da, İslam fıkhının bugünü ile dünü arasında dengeli bir bağlantı kurmakla ancak mümkün olur. Yoksa, oryantalistlerin yaptığı gibi, birini alıp ötekine vurma dengesizliğine düşmeden, fıkıh içinde bir ihya ve inşa başlatılmalı.

 Günümüzde; “Medine fıkhı ile yetinmek de onu metruk bırakmak da yanlış. Medine fıkhını bu asra uyarlamak yerine, asrın fıkhını ona uyarlamak gerektiği kanaatindeyim.”

Asr-ı saadette fıkıh çok sınırlı idi. Tabiin ve tebeüttabiin zamanında fıkıh çok gelişti, Ama, uzay çağı olan günümüz fıkhını oluşturacak muasır “Fukahayi Kiram” Medine fıkhını temel kabul ederek, yeni içtihatlar geliştirmelidir. Mesela; dün her insan kendi dünya tasavvuru içinde yaşayabiliyordu. Bu konuda nefsini de neslini de dış dünyadan koruyabiliyordu. Yani her Müslümanın kendi mezhep ve özel İslami tasavvurunda bir hayat sürdürebiliyordu. Ama bugün dünya bambaşka bir seyre girdi.

Hz. Adem zamanında dünya küçük bir aileden müteşekkildi, bugün koca bir dünya oluştu. Kitle iletişim ve ulaşım araçları dünyayı tekrar küçük bir köy haline getirdi. Müslümanın Müslümanla mezhep, meşrep ve tarikat farklılıkları orda dursun. Belki farklı dinlerde olanlarla dahi yan yana ve iç içe bir hayat yaşamak mecburiyetinde kalacağını bilmeli. Buna göre içtihatlar geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Müslümanın ufku geniş olmalı ve çok daha ötelere erişmelidir. Bugün etnik temelli bir devlet anlayışının tahakkümü altında zihinsel, sosyal ve siyasal bir anlayış hakim. Etnik veya mezhebi devlet tasavvurunu dinimizin onaylamadığına dair, aziz “İslam Uleması” ilmi içtihatlar geliştirmeli. Yapılan işi kuru bir isyan mantığından ırak tutarak, toplumsal maslahata yönelik, yıkıcı devrimci usulü ile değil, İslami bir inkılap ruhu içinde bir içtihat geliştirilmeli. Yani tahribe değil, tamire yönelik ciddi içtihatların yapılması gerekir.

Bu konuda atılacak her adımın kısa, orta ve uzun vadede tüm öngörüleri hesaba katılarak bir içtihadın yapılması şarttır. Darul-Harp Darul-İslam fıkhına bir de “Darul-İnsan” fıkhı eklenmeli. Kur’an’da, “يا ايها المسلم ve يا ايها الكافر” yerine “يا ايها الناس” şeklinde bir zikrin çokça geçtiğinin iyice tefekkuh edilmesi gerekir.

Bugün dünyanın, “darul insan” haline dönüştüğünü görmemiz lazım. “Fukuhayi Kiram” cihanın içine düştüğü ve daha da düşeceği durumu ön görerek buna göre yeni içtihatlar geliştirmeliler. Yüce Allah (c.c.) uluhiyetiyle “كل يوم هو في شأن” Ayeti kerimede  “Allah, her gün yeni bir şey yapıyor.” “iki günü müsavi olanı ziyanda” kabul eden Peygambere ümmet olduğumuzu iyi tasavvur etmeliyiz. Ümmetin donama lüksü yoktur. Bu eşyada yenilenme ekolojik bir kanundur.

Bugün dünyada yapay zeka, robot, uzay bilimi, uzay ve uzayda hayatın olabilirliği ile ilgili açıklama ve araştırmayı “Ulema-i Kiram’ın” kendi gündemine alarak bir tefekkuh dönemini başlatması gerektiği kanaatindeyim. Bu da, dünyanın temekkününde Ulemanın ya yöneten ya da yönlendiren olması ile ancak mümkün olabilir. Ulema, seyredip sürüklenen olmamalı. İlim ve ilim ehlinin öncülük yaptığı temekkün/yönetimin dışlandığı bir dünyanın huzur bulacağını sanmıyorum. Ulemanın, asrın şartları içinde boğulmadan her gün yeni bir içtihat geliştirmesi gerekir.