• DOLAR 32.883
  • EURO 35.182
  • ALTIN 2450.326
  • ...

Ne çok seviyoruz, vitrinlere bakmayı..

Işıltılı ve albenili vitrinler arasında gezinirken dalmayı, kaybolmayı..

Niyeyse zevkli ve keyifli gelir insana ötesini, gerisini hesap etmeden vitrinleri izlemek..

Üstelik vitrinlerle olan bağımız sadece bununla da sınırlı kalmaz.

Ötesini, arkasını, içini düzenlemeden, dışa bakan yönüyle kendi vitrinlerimize özenmeyi de sever ve benimseriz.

Hem zaten bunun için değil midir?

Vitrinlik duygular..

Vitrinlik tepkiler..

Vitrinlik pozlar, mimikler ..

Hayata dair oradan, buradan ezberlenmiş vitrinlik sözler, replikler...

Ama devir vitrini güzel gösterme devri..

O halde içeriyi kir, pislik götürse de, vitrini temiz ve şık göstermek çok önemli!

O yüzden daima sempatik (!) , karizmatik (!), estetik (!)  ve nazik (!)  formda olmak zorunda vitrinlerimiz...

İçerisi ayrı telden, dışarısı ayrı telden çalsa da, vitrinde profesyonelce senkronize olmuş bir ses işitilmelidir...

Her duruma uygun mutedil ve mütebessim bir persona da yerleştirdik mi vitrine, artık mesele kalmamıştır...

Peki, gerçekten öyle midir???

Oysa tam da burada büyük bir mesele vardır..

Gösteriş ve riya kokan..

Nifaka kadar götürebilecek bir mesele..

Çok mu ağır oldu acaba, bu cümleler?

O halde şöyle soralım kendimize...

Vitrinlerin yarıştırıldığı şu zamanda, en son ne zaman vitrinlerden içerilere bakabildik?

En son ne zaman vitrinden öte içerileri görebildik, kim bilir?

Ya da gözlere, gönüllere hoş gelecek bir şekilde vitrinimizi dekore ederken, en son ne zaman içimizi, özümüzü de adam edebildik!?

Şu Nebevî tavsiyeyi, tüm samimiyet ve edebimizle hatırlayıp-hayata geçirebilsek; işte asıl o zaman hiçbir mesele kalmayacak!

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesselem şöyle buyurmuştur: “Allah, sizin kalıplarınıza ve şekillerinize değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr 33)