• DOLAR 32.377
  • EURO 35.025
  • ALTIN 2325.861
  • ...

Diyelim ki evet, cumhuriyetle beraber güçlü ve mutlu kadınlardı bunlar. Peki mutlu ve güçlü olan(!) bu vitrinlik kadınların haricinde, Türkiye’nin diğer kadınları ne durumdaydı?

Öyle ya, herkes Sabiha Gökçen gibi altında uçağıyla afili pozlar verecek bir refah seviyesinde değildi.

Ayaklarında kara lastikleriyle açlığın, sefaletin ve de birbirinden cüretkâr inkılabın bedelini ağır ödemekle yükümlü kadınlar da vardı!

Bu kadınlar; Anadolu’ya adını veren fedakâr, vefakâr ve cefakâr kadınlardan başkası değillerdi. Üstlerinde pahalı ve modern tayyörler yoktu ve balolarda arzı endam edip şuh kahkahalar atarak poz veren cumhuriyetin mutlu(!) azınlığı oluşturan kadınlardan değil, cumhuriyetin mutsuz çoğunluğunu oluşturan kadınlardı...

Mesela Şalcı Bacı...

İstiklal mahkemelerinde idam edilen mazlum kadın.. Tabi ya, o da bir kadındı değil mi?

Kaynaklara göre; “Bu kadın Şalcı Şöhret Bacı adı ile tanınmış, Erzurum'daki yetim çocukları için el işi şal örüp çarşıda satan bir annedir.

Anadolu’da İstiklâl Mahkemeleri'nde idam edilenlerin birçoğu şapka isyanı yüzünden asılmıştı.

İnkılap yasaları uygulamaya geçince devlet, şapka giymeyi emredince, şehirde çıkan olaylarla birlikte halk protesto amacıyla şehir merkezine doğru yürüyüşe geçer. O esnada kadınlar hamamından çıkan Şalcı Bacı'ya "Senin oğlanlar hükümeti taşa tutuyor, git onlara sahip ol." der biri.

Gözü kara bir kadındır Şalcı Bacı. Bohçasıyla hamamdan dışarı çıktığı gibi hükümet sarayının önüne gider. Asker ve halk arasında sürtüşme olduğunu görünce evlatlarını aramaya başlar. Bulamayınca, oğullarını askerlerin teslim aldığını düşünür. Annelik duygusuyla bağırarak bohçasındaki takunyaları askerlere fırlatır ve şapka hakkında kötü sözler sarf eder.

Ne olduğunu anlamadan tutuklanır. 24 Kasım 1925'te 23 adet darağacı kurulur. Bu darağaçlarının biri, son nefesini burada verecek olan bir kadın içindir. 22 erkekle birlikte o da orada asılır.

Çevresindekilere "Ben hatun kişiyim, şapkayla ne işim olur?" dese de kimseye dinletemez. İdam edilirken kadın olduğu anlaşılmasın diye başına çuval geçirilir.”

Sahi, cumhuriyetin ilk kadın hakimi Suat Berk, ilk avukatlarından ve kadın hakları savunucularından Süreyya Ağaoğlu bu hikayeyi hiç duydular mı acaba!?

Hakeza inkılap fırtınalarıyla yuvalarına incir ağacı dikilen, ekmekleri acı, katıkları gözyaşı olan cumhuriyetin mutsuz kadınlarından hiç haberdar oldular mı?

İstiklal mahkemelerinde hukuksuzca yargılanan 55 bin civarındaki insanı ve mazlum ailelerinin feryatlarını duydular mı?

“1928 yılında ”son tevrat” gazetesinde yayınlanan Cellat Kara Ali hatıralarında şöyle söylüyor: O kadar cellatın içinde sadece benim cellat Kara Ali olarak idam ettiklerimin sayısı, sıkı durun üstelik hepsi alimdi, hepsi sakallıydı, şalvarlı ve cübbeliydi. Sadece benim sallandırdığım kişi sayısı 5216’dır” diyor.”

Gerçi muhtemelen bunların eşleri ve kızları da çarşaflı, peçeli ve örtülüydüler. O halde kadından sayılmazlardı değil mi?

Cumhuriyetin güçlü kadınlarının (!) yanında cumhuriyetin bu mutsuz kadınlarının bir kıymeti harbiyesi var mıydı ki!?

O zaman gelelim 2021’e...

Tv ekranlarında, billboardlarda, sosyal medyada, feminen kırmızı tayyörleri ve maskülen kırmızı simokinleriyle mutlu, mesut, güçlü cumhuriyet kadını pozları verip bu imajı tazeleyenler ve onları izleyenler!

Cumhuriyetin 97. yılında biraz halkın arasına karışın da bakın, bir asırlık cumhuriyetin gölgesinde doğan, çocuk olan, genç olan, okuyan, çalışan, anne olan, eş olan kadınlar maddi ve manevi açıdan ne kadar mutlu?

Ve eğer üşenmeyecekseniz Latife Hanımın sır gibi saklanan mektuplarını arayıp, bulup okuyun..

Cumhuriyetin kurucusunun bir nefes yakınındaki kadının ne kadar güçlü (!) ve ne kadar mutlu (!) olduğunu öğrenin...

Belki varlığınızı armağan ederken, zaten size Rabbiniz tarafından İslam nizamıyla 1400 yıl önce verilen hakların, size birilerinin lütfu olarak verilmediğini anlar ve şükranlarınızı, teslimiyetinizi bu vesileyle Rabbinize sunmaya karar verirsiniz.

Ha.. Bu ifadelerimize de sakın kızmayın..

Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Diyor M. Kemal

Hakikat şu ki; bu fikirlerimiz son derece samimi ve meşrudur.

Bu vesileyle hürmetlerinizi bekleriz...