• DOLAR 34.466
  • EURO 36.336
  • ALTIN 2936.433
  • ...

Kutlu Nebi Aleyhisalatû Vesselâm'ın herhangi bir konuda fikir beyan ederken, meselenin özünü bir çırpıda idraklere yerleştirecek teşbihleri vardır. Bu teşbihler sayesinde yapılması gereken ve yapılmaması gereken fiiller veyahut dikkatli olunması gereken hususlar hakkında zihnimizde net çizgiler oluşur.

Herhangi bir konu veya kavram hakkında, Kutlu Nebi Aleyhisalatû Vesselâm'ın bir teşbihi varsa, bu teşbihlerinden istifade etmek oldukça elzemdir.

Zira herhangi bir kavramı zihnimize nasıl kodlarsak, algılarımızda bu minvalde yol/yordam bulacaktır. Zihin ve idrak Yolunu/yordamını nebevi metotlarla tanzim etme  gayreti ve niyetinde olan kişiler için bu teşbihler, kılavuzluk edecek yol işaretleri mesabesindedir.

İşte bu teşbihlerden bir tanesi de mal ve şöhret hakkındadır:

"Mal ve şöhret hırsının insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur." [Müslim]

Muazzam bir teşbih.. Mal ve şöhret hırsının birer aç kurda benzetilmesi ve bu hırsları içinde barındıran kişinin uğrayacağı zarar... Daha güzel nasıl anlatılabilirdi ki?

Fakat çoğumuzun dikkatini çektiği üzere, mal hırsının zararı genelde çokça anlatılsa ve bilinse de,  şöhret hırsının zararı konusu hep daha geri planda kalıyor.

Oysa şöhret hırsı da, en az mal hırsı kadar, kişiyi eşrefi mahlûkat çizgisinden, esfelessafilin çukuruna çekebilecek bir tehlike.

Hele ki günümüz şartlarında,  dijital dünyanın empoze ettiği, görünmek, tanınmak, bilinmek endeksli varoluş savaşlarında boy gösteren ve arttıkça artan insan yığınlarını hesap edersek, bu tehlikenin boyutu büyüdükçe büyüyor.

Henüz temyiz çağına gelmemiş çocuklarda bile şöhret olma tutkusunu müşahede etmek mümkün ne yazık ki.

Tanınmak, bilinmek ve aynı paralellikte takdir görebilmek için verdikleri uğraş, hayrete düşürecek türden.

Fakat genel olarak insanları şöhrete meylettiren sebeplerin başında, bastırılmış ve sağlıklı bir şekilde tatmin olmamış fıtri duygular olabiliyor.

İnsanlar saygıya, sevgiye, ilgiye, ölçülü iltifata, takdire aç kalınca ve helâlince tatmin olamayınca, şöhret hırsının yani o acımasız aç kurdun esiri ve hayranı oluveriyor.

Varoluş ve kendini gerçekleştirme serüvenini şöhret basamaklarında bulacağını sanıyor. Şöhret deyince aklımızda büyük ölçekli bir şöhret tahayyülü oluşmasın. Zira şöhret hırsı küçük de olsa, büyük de olsa zarar ve ziyan sebebidir.

Toplumun geneli için tehlikesi ortada...

Peki ya, zikre/vahye tabi olan ve görmediği halde Rahman'a haşyet duyan o hassas mümin için durum nasıldır?

Bu konuda Mevlana'nın şu sözlerini zikretmek sanıyoruz ki oldukça yerinde olacaktır:

“Şöhret afettir; şöhret peşinde koşmak iyi tanınmak için uğraşmak insanlığa yakışmaz. Eğer sen hakikati, aşk incisini arıyorsan görünüşten kurtulman, denize dalman, derinliklere inmen gerek! Yoksa şöhret, gösteriş deniz kıyısına düşen köpüktür.!”(Mevlana)

Yine bu minvalde, şöhret konusunda İslam tarihinde geçen şu ibretli olayda oldukça manidardır.

"Birkaç genç, kendisine duyulan saygıdan dolayı, sahabe Ubeyy İbni Kâ'b (ra) ile birlikte yürürken arkasından gidiyordu. Hz. Ömer (ra) bu hâli gördü, Ubeyy'e kızdı ve kamçısını ona doğru kaldırdı. Ubeyy, "Ya Emirel-müminîn! Neye kızdınız?" dedi. Hz. Ömer (ra), "Bu şekilde yürümek, arkadan gidenler için zillet, önde gidenler için şöhret ve fitnedir. Buna izin verme." dedi.

Öyle görülüyor ki Ashab, değil şöhretten, şöhrete götürecek sebeplerden bile ateşten kaçar gibi kaçmışlar. Zira şöhret gömleği ateşten bir gömlektir. Yüce Rabbimizin korudukları dışında her giyeni yakar.

Bu hatırlatmalar önce kendi nefsimize, sonra dileyen kardeşlerimizin nefsine acizane hatırlatmalardır.

Rabbimiz bizlere ihlas gömleğini giydirerek bu ateşten gömleğin fitnesinden koruyup, muhafaza etsin...